DOSYA
TÜM ZAMANLARIN EN İYİ DİSTOPİK FİLMLERİ
Çavlan Erdost flavors.me/cavlan
Karanlık, anti-ütopik bir gelecekte (ya da hayalî bir dünyanın apayrı bir zaman çizgisinde) geçen her filmi distopya türüne dahil edebiliriz. Distopik filmler kendi içlerinde kültürel, apokaliptik, post-apokaliptik, sahte-ütopik, totaliter, siberpunk ve kim bilir daha neler neler olarak alt-türlere ayrılıyor, ama bana fazlasıyla kafa karıştırıcı geldikleri için film açıklamalarında onlara hiç girmiyor, distopik diyor ve bırakıyorum. Post-apokaliptik filmlerse çoğu zaman distopyanın bir alt türü olarak zaten distopik filmler kategorisine giriyor ama her zaman değil, başlıkta ayrıca belirtmem bu nedenden. (Nükleer ya da çevresel bir felaket, salgın hastalık ya da herhangi bir olağanüstü durum sonucu yok olmuş bir medeniyetten sonra yaşananları anlatıyorsa, o film post-apokaliptir.)
Metropolis (Fritz Lang, 1927)
2026 yılında Metropolis'te fakirlerin görevi fabrikada çalışıp makineleri çalıştırmaktır, sessiz sedasız yeraltında yaşarlar. Karınlarını doyurdukları zenginlerse hiçbir şeyden haberleri olmadan bolluk içinde yukarıda, gökdelenlerde yaşarlar. Hikaye üç kişiye yoğunlaşır: kentin lideri Joh, onun idealist oğlu Freder ve işçi sınıfından, devrimci Maria. Federer de her şeyden habersiz yaşayıp giden zengin koyunlardan biridir, ta ki Maria'yı görüp ona aşık olana dek. Federer, aşık olduğu kadının kafa (yani zenginler) ve eller (yani işçiler) arasındaki iletişimi ve ilişkiyi düzeltmeye çalışan bir yeraltı örgütünün lideri olduğunu öğrenir. Oğlunu takip ettirerek Maira'dan ve örgütten haberdar olan Joh, bir android siparişi verdiği -ki bu sinema tarihinde görünen ilk robottur!- çılgın bilimadamını ziyaret eder ve androidin Maria'nın bir kopyası olması için bilimadamını ikna eder. Böylece ayaklanmayı planlayan işçileri yanlış yönlendirerek planlarını tersine çevirebilecektir. Ama bilimadamının da kendi planları vardır...
Çekilen ilk uzun metrajlı bilim kurgu filmi özelliğine sahip olan Metropolis, neredeyse 100 yıllık, siyah-beyaz ve sessiz olduğu için bazılarına izlemesi zor gelebilir belki, ama aslında zamanının çok ötesinde, çok önemli bir film, üstelik Blade Runner ve The Matrix başta olmak üzere pek çok önemli filmin esin kaynağı olmuş, kendinden sonra çekilen bilim kurgu filmlerini derinden etkilemiş.
Metropolis'in bildiğim kadarıyla dört farklı versiyonu var: birincisi bir buçuk saatlik, diğeri daha önce silinen sahnelerin de dahil edildiği iki saatlik, üçüncüsüyse 2010 yılında "The Complete Metropolis" adıyla çıkmış, kayıp olan yaklaşık yarım saatlik görüntülerin de eklendiği ve süresi iki buçuk saate uzamış versiyon.