fUSKA MAG EDEBIYAT fUSKA MAG EDEBIYAT
101 FUSKA MAG FUSKA MAG FUSKA MAG FUSKA MAG FUSKA MAG 102 FUSKA MAG FUSKA MAG FUSKA MAG FUSKA MAG FUSKA MAG 76
neyi okuduğumuzu görüyoruz bir anda. Diğer bir deyişle bu yumuşak başlı, hoş, neşeli, hafif bön kadın aslında bir erkeğin kadın fantezisi... Romanın o huzursuzluk ve bir miktar rahatsızlık veren esrarı çözülüyor. Serena aslında bazı açılardan, anlatılan hikâyedeki o mağaza mankeni.
Haley, Serena’nın yaşattığı kandırmacayı sanat olarak ortaya koymak amacıyla onun hakkında bir roman yazmaya karar verdiğinde, bir yazar olarak kadının bilincine girmesi gerektiğine de karar vermiştir: “Kendi bedenimden çıkıp seninkine girmem gerekiyordu. Tercüme edilmem, bir travesti olmam, kendimi senin eteklerine, topuklu ayakkabılarına, külotlarına sığdırıp parlak beyaz çantanı askısından asmam gerekiyordu. Omzuma asmalıydım. Sonra da senin gibi konuşmaya başlamalıydım.” Ancak bu çaba, tam da olması gerektiği üzere, yetersiz kalır; Haley’nin kendi kırılganlıkları, ümitleri ve kibriyle gölgelenir. Nihayetinde aradığı kendisidir aslında.
Haley’nin sözleriyle, “İşim, kendimi senin bilincinin prizmasından geçirerek yeniden yapılandırmaktı” ve bizler işte bu noktada erkek romancının arzularını hissediyoruz; kadın kahramanın neredeyse tapınmaya varan abartılı hayranlığı, erkeğin fiziksel özelliklerini durmaksızın takdir edişi, entelektüel beğenilerinin erkeğinkine küçük düşürücü derecede boyun eğişi… Meseleyi takdir edecek kadar zeki oluşu ama erkeğin entelektüel üstünlüğüne meydan okuyacak kadar zeki olmayışı… İlişkinin ilk safhalarında şöyle diyor kadın: “Spenser’ın şiirine hayrandı ama benim henüz ona hazır olduğumdan emin değildi.”
Erkek yazarın hassas olanı, sanatsal yatkınlığa, entelektüel derinliğe sahip olanı bile kadını, kadının kendisini göreceğinden farklı bir şekilde görüyor. McEwan’ın incelemeye yatırdığı aradaki bu uçurum gerçekten devasa ve akıllara durgunluk verici nitelikte. Ve eğer cinsel politikaları anlamayı sahiden istiyorsak, ironik blog’lar, Caitlin Moran ve sahte sosyoloji okumak yerine bunun gibi romanlardan daha çok okumalıyız.
McEwan’ın üstkurmaca hilesi, bastığı zemini okuyucunun ayakları altından çekişi hayli ilginç, çünkü okuyucudan romanı yeniden okumasını, yeniden düşünmesini, romanın yeniden üstünden geçmesini istiyor. İnsanın aklı şu tür satırlara geri gidiyor: “Akşamın erken saatlerinde Tom sessizce odaya girdi, yanıma uzandı ve benimle yine sevişti. Muhteşemdi.” Karakterin aslında bir erkek romancının hayalindeki kız arkadaş olduğunu, erkeğin düşü olduğunu anladığımızda capcanlı ve rahatsızlık verici bir biçimde aşkın yalanlarıyla, başkalarını zihnimizde canlandırış ve kurgulayış şekillerimizle, onlar adına onların kafasına yerleştirdiğimiz fikirlerle, erkeklerin kadınlara yönelik çoğu zaman gizli hor görüleriyle yüzleşiyoruz. Bir Parmak Bal uzun süre üstüne düşünebileceğiniz, zihninize takılıp size rahatsızlık verecek bir kitap, ama iyi anlamda. Bu noktada aklıma Serena ile Tom arasındaki bir konuşma geliyor: “…hilelerden hoşlanmadığımı, hayatın bildiğim şekliyle yeniden yaratılarak sayfalara taşınmasını sevdiğimi söyledim. O ise hilelere başvurmadan hayatın sayfalarda yeniden yaratılamayacağını ileri sürdü.”
Çeviren: Duygu Akın
Görsel: Kaan Bilaloğlu
anladığımızda capcanlı ve rahatsızlık verici bir biçimde aşkın yalanlarıyla, başkalarını zihnimizde canlandırış ve kurgulayış şekillerimizle, onlar adına onların kafasına yerleştirdiğimiz fikirlerle, erkeklerin kadınlara yönelik çoğu zaman gizli hor görüleriyle yüzleşiyoruz. Bir Parmak Bal uzun süre üstüne düşünebileceğiniz, zihninize takılıp size rahatsızlık verecek bir kitap, ama iyi anlamda. Bu noktada aklıma Serena ile Tom arasındaki bir konuşma geliyor: “…hilelerden hoşlanmadığımı, hayatın bildiğim şekliyle yeniden yaratılarak sayfalara taşınmasını sevdiğimi söyledim. O ise hilelere başvurmadan hayatın sayfalarda yeniden yaratılamayacağını ileri sürdü.”
Çeviren: Duygu Akın
Görsel: Kaan Bilaloğlu
Bir Parmak Bal
Ian McEwan
Yapı Kredi Yayınları