Ermenistan
Ermenistan
Rehberi Rehberi
Yeşil Pasaportlu Bir Turist ve Dilijanlı Taksici
Erol KÖROĞLU, Akademisyen
20
Ermenistan’a, ortaöğretimde barış eğitimi üze-
rine, her iki ülkeden öğretmenlerin katıldığı ak-
tivitelerle dolu bir atölyede yer almak için çağı-
rılmıştım. Ancak çağıran sivil toplum örgütü,
Ermenistan devletiyle pek de uyumlu olmadığı
için, yeşil pasaport sahibi ben ve arkadaşım, dev-
let üniversitesinde çalışan iki yardımcı doçent (o
şimdi doçent, bense doktor öğretim üyeliğine ya-
tay geçiş yaptım), Ermenistan’a girmek için vize
almaya zorunlu tutuluvermiştik. Önce Tiflis’e uça-
cak, orada biri tarafından karşılanıp Ermenistan
Büyükelçiliği’nden vize alacaktık. Sabaha doğru
indik havaalanına ve orada birkaç saat geçirdik-
ten sonra, gençten bir Ermeni erkek tarafından
karşılandık ve onun arabasıyla şehre götürüldük.
Ermeni taksicilerle ilgili, yanlış anlamalarla dolu
maceram böyle başladı. Bizi karşılayan arkada-
şın taksici olduğunu hiç anlayamadım. Uyku ser-
semliği de var tabii, salaklık düzeyim o kadar da
yüksek değildir aslında. İlgililer yine de kibardı ama sonuçta bize biraz dev-
letmiş gibi davrandılar. Hayatımda ilk kez, yeşil pa-
saport taşıdığım için devleti temsil ediyormuşum gibi
hissettim.
Taksici olduğunu ve sonuç itibarıyla gideceği-
miz Dilijan’dan Tiflis’e bizi alıp, vize sorunumu-
zu halledip getirmek için geldiğini bilmediğim
dostumuz, dil de bilmediği halde sabahın erken
saatinde önce bize bir şeyler yedirdi, sonra da
büyükelçiliğe götürüp oradakilerin bizimle ilgilen-
mesini sağladı. İkinci taksicimizle, atölyenin ikinci günü sonunda, bir
bara gitmek üzere otelden taksi çağırdığımızda tanış-
tık. İki Türkiyeli hanım arkadaş arkaya, ben öne otur-
dum. Bu sefer daha genç ve iri yarı bir adamdı. Kırık
bir İngilizceyle, bana Türkiye’den pek alışık olduğu-
muz bir soruyu, nereli olduğumuzu sordu. Cevap ve-
rene kadar geçen süre uzun bir an oldu benim için.
Vize sorununu çözdükten sonra, sürücümüz bizi önce
Gürcistan-Ermenistan sınırına ve oradan da Kuzey’e,
Dilijan’a uzanacak dört saatlik bir araba yolculuğuna
çıkardı. Özellikle Ermenistan içerisinde, çok dağlık ve
etkileyici bir yol katettiğimizi hatırlıyorum. Arada sıra-
da Sovyetler döneminden kalma dev sanayi tesisleri
ve etraflarındaki tüm doğanın toza bulanmış gibi gri
ya da boz görünümleri hayal meyal gözümün önünde
canlanıyor. Bir de, dağların içinden geçen tünellerin,
sıvanmamış, ham taş görünümlü duvarları...
Taksici dostumuz arada sırada bize bir iki kelimeyle
geçtiğimiz yerler hakkında bilgi veriyordu. İletişimi-
miz o kadarla kaldı. Sonunda otelimize geldiğimizde,
bahşiş almayı da reddetti ama sınırdan geçerken ona
aldığımız bir kutu çikolatayı kibarca kabul etti.