Emeğin Sanatı 161. Sayı
-Lachaise’inde Komünarlarla yan yana yatan Ahmet Kaya, Şili’de Pinochet darbesinin teslim
alamadığı Victor Jara, 12 Eylül darbesinin bir biçimde katlettiği ustaların ustası Ruhi Su,
Çernobil’in katlettiği Karadeniz’in asi çocuğu Kazım Koyuncu, Sivas’ta yakılan canlarımızdan
Nesimi Çimen, devrimcilerin gür sesi Rahmi Saltuk ve nihayet Kürdistan’ın savaş ve zafer
narası Şiwan Perver ile daha ismini zikredemediğim niceleri gelir…
Sormadan geçmeyeyim?
Dağlarda, varoşlarda yankılan Ahmet Kaya’nın o gür sesi, nasıl olur da, kulağınızda çınlamaz?
Ya 1999’daki ‘Magazin Gazetecileri Derneği’ ödül töreninde “Kürtçe şarkı söyleyip, klip
çekeceğim,” dediği için O’na yaşatılanları, o linç girişimini nasıl unutabiliriz?
‘Magazin Gazetecileri Derneği’nin, 2012 yılında Ahmet Kaya anısına “özel” ödül vermesi neyi
değiştirir ki?
Gerçek meydanda ve asla unutulmayacak: “Başkaldırıyorum” diyen haykıran O, özgürlük,
eşitlik ve kardeşlik için başkaldırdığı zulüm tarafından Paris sürgününde katledildi.
Ahmet’i hep isyankâr gülümseyişiyle anımsadık ve anımsayacağız da…
Ya “Gitarım burjuvaya değil, halka çalar…” “Çocukların neşeyle şarkılarını ve türkülerini
söyleyecekleri tek sistem sosyalizmdir,” diyen, Şili’de Pinochet darbesinin katlettiği şair/ şarkıcı
Victor Jara (1932-1973).
12 Eylül 1973 günü, işkence edilmek için Şili Stadyumu’na götürülen binlerce devrimci
insandan biri de öğretmen, tiyatro yönetmeni, şair, şarkıcı, şarkı yazarı olarak çok yönlü
sanatsal ve entelektüel mücadelesini, üyesi olduğu Şili Komünist Partisi’ndeki siyasal
aktivizmiyle tamamlayan Victor Jara’ydı.
Şili’de cunta beş bini aşkın devrimciyi bir stadyuma doldurmuştu. Bunlar arasında Şili’nin
devrimci şarkılarının simgesi Victor Jara da bulunuyordu ve tüfek dipçikleri eşliğinde alelacele
stadyuma tıkılan Jara’nın elinde gitarı da vardı. Bir şarkı söylemeye koyulan Jara’ya, subayların
ateş açma tehdidine rağmen stadyumdaki diğer tutuklular da eşlik etmeye başladılar.
Onunla birlikte alınan diğer siyasi tutukluların anlattıklarına göre işkenceciler, kaburgaları ve
parmakları kırılmış vaziyetteki Jara’yı kendileri için gitar çalmaya zorladıklarında Jara, halk
cephesinin marşı olan ‘Venceremos’u söylemişti. Jara’nın cesedinin, 16 Eylül 1973’de, üzerinde
44 kurşun deliğiyle çıkarıldığı stadyuma, 30 yıl sonra Estadio Victor Jara (Victor Jara
Stadyumu) ismi verilecekti.
Mahvedici bir yoksulluğun ve aile trajedilerinin kararttığı bir hayattan gelen Victor Jara,
zamanında ekonomik nedenlerle bıraktığı eğitimine geri döndü ve Şili Üniversitesi’nde tiyatro
okudu. Müziğe başlamasında, bir başka efsanevi Şilili müzisyenin, Violeta Parra’nın önemli rolü
oldu. Jara, 1966’da kendi ismini taşıyan ilk albümünden bir yıl sonra, Quilapayún’la birlikte
Latin Amerika halk şarkılarından bir derleme kaydetti. Bir yıl sonra çıkardığı ‘Desde Longuén
Hasta Siempre’nin açılış parçası ‘El Aparecido/ Hayalet’, ölümünün ardından Che Guevara için
yazılmıştı.
Bir sonraki albüm ‘Pongo En Tus Manos Abiertas’ adını, Jara’nın Şili emekçi hareketinin ve
Komünist Partisi’nin kurucusu L. E. Recabarren için yazmış olduğu şiirin açılış dizelerinden
alıyordu: “Bıraktım uzanmış ellerine şarkıcıların gitarını, işçilerin orağını ve çiftçilerin
sabanını...”
Victor Jara’nın şarkılarındaki gerçeklik bizlere, onun neyin uğrunda öldüğünü hatırlattığı kadar,
bizim neyin uğrunda yaşadığımızı da düşündürebilirse eğer, muhtemelen bu, üzerinde “Hasta
La Victoria / Zafere Kadar” diye yazan mezarına bırakmayı dileyeceğimiz o bir demet çi çekten