Emeğin Sanatı 161. Sayı
Sevindi. Eşinin “Hadi gelin sofra hazır” seslenmesiyle daldıkları oyundan uzaklaştılar. “Hemen
geliyoruz” dediler hep bir ağızdan; “Hadi çocuklar eve geçelim geç oldu sonra devam ederiz…”
Eve girer girmez tekrar yağmur başladı. Yemeklerini hep beraber yediler. Çocuklar erkenden
yattı. Eşiyle bir keyif çayı içtiler. Eşi çayı nadir içerdi. İçince de keyfini çıkartarak içmeyi
severdi. O ise oldum olası çay içmeyi severdi. Çokça eşi ve nadir dostları şekersiz çay içmesine
şaşarlardı. O ise alışkanlık yapmıştı. Kendisini en zor koşullarda yaşamak için alıştırdığı o eski
günlerinin, o havai günlerinin, o adanmışlık günlerinin bir eseriydi hâlbuki. Ancak uzun süredir
eşinin kendisine yarattığı bu konfora alışmıştı. Önceleri bu yeni hayatına adapte olmakta
zorlanmıştı. O çayın bahane olduğu gecelerde eşiyle saatlerce mırıl mırıl konuşurlardı. Belki
konuştukları incir çekirdeğini doldurmayacak şeylerdi ama olsun. Her seferinde bu uzun
sohbetlerinden eşi de kendisi de mutlu olarak kalkarlardı. Yenilenirler, hayata daha sıkı
bağlanırlardı. Değil mi ki oğlu ve kızı ile birlikte eşi vardı bu hayatta.
Biricik amacı bu olmuştu, onca badireden, çileden, mücadeleden sonra. Tıpkı selin ardında
bıraktığı kum gibi... Eşi yattıkt an sonra bir iki cümle daha yazmak için bilgisayarının başına
geçti. Ama tek bir satır dahi yazamadı. Bilgisayarı tekrar kapatıp, yatağına uzandı. Kendini
uykunun kollarına teslim etti.
MUHAMMET DEMİR
GÖRSEL DÜZENLEME: ADNAN DURMAZ