Sayfa 21
TIPKI SELİN ARDINDA BIRAKTIĞI KUM GİBİ
Muhammet DEMİR
Dışarıda geceden beri yağmur yağıyordu. Mahir bilgisayarın başına geçmiş, yıllar sonra
dostluklarına kaldıkları yerden devam ettiği arkadaşına bir öykü için taslak hazırlıyordu.
“Yağmurda sırılsıklam olmuş üç arkadaş e-mail profilindeki resmin gibi üç arkadaş. Belki de o
günden başlayabilirsin. Fotoğraf albümüne bakarken bu fotoğrafla karşılaşmışsın örneğin.
Belki bir piknik sonrası, belki bir ziyaret sonrası... Muhakkak kırda bir yerde… Orta Anadolu
da bir yer. Sığınacak bir yer yok. Ya da bir kulübe var ilerde, çok ilerde bir yerde. Kulübeye
ulaşınca bir ateş yakılacak. Ortalığı önce hafif bir duman kaplayacak. Ateş harlanacak.
Muhakkak kahkahalar patlatılacak. Şakalar yapılacak. Anlamsız bir şarkıya başlayacaksınız.
‘Çadırımın üstüne şıp dedi damladı, çadırımın üstüne şıp şıp dedi damladı, çadırımın üstüne
şıp şıp şıp dedi damladı...’ gibi bir şey. Uzayıp gidecek.
Uyku bastıracak... Dışarıda yağmur bir süre sonra dinecek yerini hafif bir güneş alacak. Ve
sonrası gökkuşağı… Daha fazla devam edemedi. Bilgisayarın başından kalkıp çocuklarının
yanına gitti. Mahir çocuklarına; “Mahallede çocuklarla yağmur dinince çivi ile pes denilen bir
oyun oynardık” dedi. Yağmur dinmişti. Oğlunu ve kızını yanına alıp dışarıya çıktılar. “Burada
beni bekleyin” dedi çocuklarına. Kömürlükten bir çivi alıp geldi. “Hadi size bu pes oyununu
öğreteyim dedi.” Çocuklarıyla pes oynamaya başladı. Çocuklarının gözlerinde kendini gördü.