Sayfa 57
ŞİİRİN ŞAİRLERİ, ŞAİRLERİN ŞİİRİ[*]
“Biz bu kitapları ne zaman okuduk ve niçin
her satırını çizip notlar düştük kıyılarına”[1]
“Herkes gider, şiir kalır,” der İbrahim
Tenekeci.
Doğrudur; öyledir…
Şiirin tarihi şaire doğru akarken; “Şiir
kelime kaynar. Bir kazandır, dumanlar tüter
içinden,” der Ahmet İnam…
İnsan ruhunun ve yaşamın derinliklerine
nüfuz eden şiir ölmez, öldürülemez; çünkü
ölümsüzdür…
Hayır; ‘Buz’[2] başlıklı yapıtı ile ‘2011
Turgut Uyar Şiir Ödülü’ne değer görülen
Osman Özçakar’ın, “Şiir biraz da
sözcüklerle manipülasyon yapma işidir,”
tespitine katılmak mümkün değil.
Leonardo da Vinci’nin, “Şair, görünür şeyleri betimlemekte ressamla boy ölçüşemez; ama
görünmez şeyleri betimlemekte de müzisyenle aşık atamaz”; Plutarkhos’un, “Simonides,
resmin suskun şiir olduğunu söyler, şiirin de konuşan resim” diye betimledikleri “Şiir ne işe
yarar sorusuna afili yanıtlar arar dururuz ya çoğu zaman. Bu gereksiz. Bir şiir gelir bir gün,
evet, buydu ve ben bunu unutmuşum, dedirtir.
Şiir iyileştiricidir ve iyiliktir; ışıktır, ışığa doğrudur.
Ölümün değil, hayatın istikametindedir çünkü…”[3],
Şiir iyileştiricidir ve iyiliktir; ışıktır, ışığa doğrudur. Ölümün değil, hayatın istikametindedir
çünkü…”[3],
Baudelarie’e, “Her zaman şâir ol, düzyazıda bile”; Bedri Rahmi Eyuboğlu’na Baudelarie’e,
“Her zaman şâir ol, düzyazıda bile”; Bedri Rahmi Eyuboğlu’na, “Şairim zifirî karanlıkta gelse
şiirin hası ayak seslerinden tanırım. Ne zaman bir köy türküsü duysam şairliğimden utanırım,”
dedirten şiirin anlamı yaşamdır; sonsuz devinimidir.