EMEGIN SANATI | Page 48

Emeğin Sanatı 159. Sayı BUGÜN ADNAN YÜCEL KONUŞACAĞIZ…[1] “Şiir yazana değil, ona ihtiyacı olana aittir yoldaş…”[2] Düşmanın bildiğini dosttan saklamaya ne hacet, karanlık günlerden geçiyoruz. “Barış” sözcüğünün egemenler arasında belki de en sık telaffuz edildiği bir kesitte, savaşa fazlasıyla yakın olduğumuz günler… İktidar partisinin Osmanlı’yı dirilterek Orta Doğu’yu fethe çıkma heveslerine kapıldığı bir dönemde, Suriye’deki iç savaşın topraklarımıza bulaştığı, istihbaratçıların, gözünü kan bürümüş fanatiklerin, eğitimli katillerin ülkede elini kolunu sallaya sallaya dolaştığı günler… Karanlık günlerden geçiyoruz: İstanbul’da, Adıyaman’da, Mersin’de, Erzincan’da, Aydın’da, İzmir’de… Alevîlerin evlerinin işaretlendiği, kapılarına ölümcül sloganlar yazıldığı ve hemen tümünün “çoluk-çocuk işi”, “münferit hadise” diye geçiştirildiği… Karanlık günlerden geçiyoruz: Taşeronlaştırma yasasıyla emek cephesinin yoksulluk sınırı altına çekildiği, iş bulabilenlerin sefalet ücretlerini, sosyal haklarının tümüyle budanmasını “Buna da şükür” ekonomisine boyun eğdirilerek karşılamasına yönelik “ucuz emek cenneti” söylemlerinin dört bir yanı kuşattığı… Karanlık günlerden geçiyoruz: “Kentsel dönüşüm” adı altında taşın toprağın yağma alanına çevrildiği, ülkenin uçsuz bucaksız bir alış-veriş merkezine dönüştürüldüğü, kentlerin belleksizleştirilip işçilerin, emekçilerin mekânsızlaştırıldığı, yaşam alanlarından soyulduğu… Karanlık günlerden geçiyoruz: Her 0