EMEGIN SANATI | Page 45

Sayfa 45  Sağ kulağını kapatacak biçimde sol kolumun üstüne yatırıyorum İbrahim’i. Güllü sık sık aynı gerekçelerle kucağıma attığından kokuma alıştığı için mi bilmiyorum, İbrahim’in çığlıkları azalıyor yavaş yavaş. Sağ elim, sol kulağı, başı ve sırtı arasında düzenli bir ritim ve sırayla dolaşıyor, dolaşıyor… “İbrahim” adının bolca geçtiği, onun için uydurduğum müthiş ninniyi geniş ağız hareketleriyle, gözünün içine baka baka, gülümseyerek söylüyorum. Ah İbrahim Kara gözlü İbrahim Göklerden mi geldin İbrahim? Yıldızlardan mı geldin İbrahim? Kara gözlü, tombik yanak İbrahim Yeller mi getirdi seni İbrahim? Denizler mi, ırmaklar mı? Ah İbrahim Kara gözlü İbrahim İbrahim sesini kesiyor. Kapkara yüzündeki kapkara gözleri, gözlerimle ağzım arasında gidip geliyor. Başparmağı ağzına gidiyor İbrahim’in. Göz kapakları ağır ağır inip, ağır ağır kalkıyor. İnip kalkıyor... İnip kalkıyor… Uyku, bütün ağırlığınca geldi çöktü artık o kapkara gözkapaklarına. Avucumu, İbrahim’in yüzünün açıkta kalan bölümüne ve kulağına kapatıyorum bastırmadan. Gece gezen, kocaman, yirmi beş otuz santim boyundaki, ıslak, leş kokulu, simsiyah lağım fareleri, pek seviyor bebelerin körpe burnunu, körpe kulağını. Şimdi İbrahim mışıl mışıl uyuyor. Bense farelere karşı nöbetteyim bu gece. VİLDAN SEVİL 11.01.2011