Sayfa 43
Ah İbrahim/ Kara gözlü İbrahim/
Göklerden mi geldin?/ Yıldızlardan mı?..
Vildan SEVİL
Güllü, sağ koltuğunun altına sıkıştırdığı, avaz
avaz bağıran, kıyameti koparan İbrahim’i
kucağıma fırlatırcasına bırakıyor.
Ranzanın
alt katında, sırtımı
dayayarak oturmuş kitap okuyorum.
yastığa
Kadınların bağrış çağrışı, şakalaşma, kavga,
tencereye vurularak çıkarılan dümbelek
eşliğinde şarkı türkü sesleri…
A
Bangır bangır bir TV, kadınların ellerindeki
radyolar…
Bunalan, istekleri bitmeyen çocukların
ağlayışları, oyun çığlıkları, kahkahaları…
Bir cümbüş, bir cümbüş…
Dört bir yanı yüksek duvarlarla kaplı, üstü
açık iç avlu buz gibi. Sıcak olsa bile aynı
gürültü oraya taşınacaktır. Tek farkı gökyüzü
ve dışardaki hava. Çaresiz içerdeyiz. Bu
koşullarda okumaya alışmak büyük çaba
gerektiriyor, zonklayan beynime söz geçirmek
zor ama sürekli yün örmek, dedikodu, dert dinlemek, sivil mahkûmların kimine mektup, kimine
dilekçe yazmakla da zaman dolmuyor. Zamanı bölüştürüp kullanmaya çalışıyorum.
Anasının fırlattığı İbrahim’i tutacağım diye kitap elimden yere düşüveriyor.
İbrahim’den kurtulan Güllü, kitabı alıp kucağıma koyarken söylenip duruyor bir yandan da...
-Bu bi türlü susmuyooo be abam... Kaç saattir seeen de duyuyooosundur çığırmasını. Koğuşu
ayağa kaldırdı be abaaam... Dedim, abam sustuuurur sustuuurursa...
Pantolonunun belini aralayıp, bezini kokluyorum İbrahim’in.