Sayfa 39
III
Bir kamyon geçiyor kentin ortasından. Kamyonun arkasında yüzü temmuz sıcağından
kavrulmuş işçiler. İnanamıyorum gördüğüme. Kırmızı ışıkta durunca kamyon, yaklaşıp bakıyorum. Erkek, kadın, çocuk güneşin altında, kamyonun kasasında gidiyorlar. Nereye diye
sormak istiyorum. 21. Yüzyılda böyle nereye? ‘Bilgi toplumu yarattık, el emeğine gereksinim
kalmadı’ diyen sermayenin küreselleşmesini savunanlara küfrediyorum, ağız dolusunca. Bir
trafik polisi görüyor, insan taşıyan kamyonu göstererek hayatımın ilk ihbarını yapıyor, ‘Yasak
değil mi, müdahale edin’ diyorum. Patronlar klimalı otobüs tutmalı değil mi, işçileri taşımak
için? Bön bön bakıyor suratıma adam, ‘Git kardeşim işine, uzaydan mı geldin sen, burası
Türkiye’ diyor. ‘İyi ama’ diye devam ediyorum öfkelenerek, ‘Türkiye’de de otobüsler var. Hem
de klimalı. Görevinizi yapın, dünya bu insanların elleri üzerinde duruyor.’ Polis başını sallayarak
uzaklaşıyor. Sağa sola bakıyor, destek arıyorum. Ne ben, ne kamyonun arkasına tı-kılmış işçiler
kimsenin umurunda değil.
Kızıyor ve bakıp görmeyen insanlara küfrediyorum.
‘Bizim işçiler tembel’ diyen patronlara, 12 Eylül karanlığından beslenen, emekçi düşmanı
SİAD’ların sözcülerine ve onlara ‘demokrat’ diyen ‘tekel aydınlarına’ küfrediyorum.
Boyalı basının bol maaşlı gazetecilerine küfrediyorum.
Kamyonun üzerinde, başı bağlı bir genç kızın, kaçamak bakışlarını üzerimde hissediyor,
aralarında olmadığım, onları unuttuğum, başka bir dünyada yaşadığım için üzülüyorum.
Bu dünyada, insan olarak utanılması gereken o kadar çok hayâsızlık, adaletsizlik, haksızlık var
ki diye düşünüyorum.
Savaş ne temmuz dinliyor, ne tatil. Ölüyor insanlar. Öldürülüyor her coğrafyada.
IV
Nemli ve sıcak bir gece. Rüzgar çıkıyor. Dalgalar, dolunayda serenat yapıyor. Mehtap, kara
sevdanın öbür adı. Denizde ay ışığı kıvılcımlar saçıyor. Ay denizi, deniz ayı çekiyor kendine.
Işıktan kollar, sudan eller kavuşmak için kıvranarak, kıvılcımlar saçarak dans ediyor. Ayla
denizin görkemli dansı, bir an savaşı unutturuyor bana, kamyonun üzerinde temmuz sı-cağında
işe giden işçileri. Denizle ayın kara sevdası, benim acımı bastırıyor sanki. Hadi diyorum, hadi.
Uzatın ışıktan ve sudan ellerinizi. Kavuşun birbirinize. Oynaşın, koklaşın, sevişin. Ay ve deniz
bana bakıyorlar yardım ister gibi. Ağlıyor ay, gözyaşları, parlak inci taneleri gibi düşüyor denize.
Deniz ağlıyor, ayın ışıktan saçlarını ıslatıyor gözyaşlarıyla.
Silah sesleri geliyor uzaklardan...
Yine mi diyorum. Yine mi bir yargısız infaz…