Kültür & Sanat « ed de toplumun gelişmesini sağlıyor . İlerlemeyen şeyde gerileme olmaz . Gerileme olumsuz bir şey değildir . Sadece geçici olarak yıkıcıdır . Ama uzun vadede yaşam kendisini yeniden üretmeyi başarır .
Son yıllarda şiddetin tırmandığını ve her alana yayıldığını gözlemliyoruz . Bunun nedenleri nedir sizce ? Aşılma yolları nedir ? Nasıl bir eğitim sistemi , nasıl bir kamu hizmeti öngörülebilir ?
Şiddet , hakikat dairesinin darlığından kaynaklanan bir sonuç … Toplumu kavrama biçimimiz daraldıkça dışarıda bıraktıklarımız çoğalır , bu da şiddete yol açar . O bakımdan Türkiye ’ de de kutuplaşma meselesine değinirken söylediğim gibi şiddetin kaynağı asıl bizim yüreklerimizde , zihnimizde . Yüreğimiz daraldıkça ve orada yer alacak insan sayısı azaldıkça dışarıda bıraktıklarımız da çoğalıyor . Dışarıda bıraktıklarımız düşman , içeri aldıklarımız dost oluyor . Oysa geleneksel dünya görüşümüzce insan bu evrene sığamaz ama evren insan kalbine sığar . ‘ Cenab-ı Hak evrene sığmaz , ama insan kalbine sığar ’ der Hz . Mevlana . Bizim kalbimize de sadece bizim gibiler sığıyorsa kalbimiz katılaşmış , küçülmüş demektir . Dışarıda bıraktıklarımızı düşman ilan etmek de çok kolay olduğundan şiddet kaçınılmazdır . Formel eğitim tek başına bu sorunu çözmez . Şiddetin azalmasında hiç kuşkusuz eğitimin rolü çok önemli ama eğitimin ideolojisi , amaçladığı şey ne , asıl bu soruyu yanıtlamalı . Şayet eğitimin özünde insani olan her şeye , tüm farklılıklara hürmet varsa , o takdirde pekala daha eşitlikçi ve daha özgür bir dünya hayal edebiliriz , ama tam aksine eğitimin amacı daraltıcı ise ve bize benzeyenleri yüceltip benzemeyenleri aşağılıyorsa , şiddetin kaynağında bizzat eğitim vardır diyebiliriz . Eğitim , çift taraflı kesen bir kılıç gibidir , eşdeyişle barışın kaynağı olan her şey aynı zamanda şiddetin de kaynağıdır .
“ DÜŞLEMEYE DEVAM EDECEĞİZ ”
Türkiye ’ nin toplumsal analizini yaptığınızda , hangi konular sizi endişelendiriyor , hangi konular umutlandırıyor ?
Umut ile temenniyi ayırıyorum . Nedenlerini bildiğimiz olgular için ümitvar olabiliriz , olumsuz nedenleri varsa “ Olmaz ” deriz . Temenni ise uygun koşulları olmadığı halde olmasını beklemektir . 120 kiloluk birinin sabah uyandığında 60 kilo olmasını beklemesi bir temennidir ve söylemek gerekirse temenni çokluk bir zeka geriliğinin belirtisidir . Buna ‘ hüsnükuruntu ’ da denir . Hüsnükuruntu , koşulları bulunmadığı halde tikel olayları hep iyiye yormaktır .
Türkiye ’ de barışın koşulları şu anda çok iç açıcı görünmüyor , hem iç barış , hem de dış barış açısından . Siyaset , sorunlar karşısında geniş ve evrensel bir perspektif ortaya koymayı beceremediği için , sırf ayakta kalabilmek amacıyla sayısı az olan parçalara yaslanmayı tercih ediyor . Oysa barış , parçanın değil , bütünün kurtuluşu demektir . Toplumsal iyi , ortak iyi toplumun bütünü için iyi olandır . Ortak iyiye hürmet etmek gerek . Erdemli bir toplum düşü , yine erdemsiz bir toplum içerisinde erdemi amaçlayanlarca gerçekleştirilebilir , her şeye karşın bütünün iyiliğini gözetenlerce hayal edilebilir . Umut etmek ortak yararı , ortak iyiyi amaçlamakla mümkün … Ne ki ; ortak iyiye de çatışma olmaksızın ulaşılamaz . O yüzden çatışma da toplumsallığın doğasında var . İhtilafta pekala rahmet aranabilir . Türkiye böyle bir bütünlüğe muhakkak kavuşacak , bunu umut ediyoruz . Biliyoruz ki insan gerçeğe teslim olmayıp gerçeğe rağmen düşleyebildiği ölçüde insandır . Gerçek aleyhimize olandır . “ Gerçek , gerçektir ” demekle yetinmediğimizde , belki ayaklarımız biraz yerden havalanıyor gibi görünür ama bizim insan yanımızın kaçınılmaz özelliklerinden biri de işbu kanatlanabilme yanımızdır : gerçeğe kafa tutan yanımız . Parça için değil , bütün için iyi olanın , ortak iyinin en iyi olduğunu söylemektir insan olmak . Biz bu yüzden eşit ve özgür yarınlar düşlemekten vazgeçmeyeceğiz .
FELSEFECİ-YAZAR : DÜCANE CÜNDİOĞLU
Günümüz felsefeci ve yazarlarından olan Dücane Cündioğlu , yazı hayatına 1980 yılında çeşitli dergi ve gazetelerde makaleler yazarak başladı . 1981 ' de Kur ' an ilimlerini temel uğraş alanı olarak seçti . Cündioğlu , Yorumbilim ' in ( İlm-i Tefsir ) yanı sıra uzun yıllar tarih , dilbilim ( İlm-i Belagat ), düşüncebilim ( İlm-i Mantık ) ve felsefe dersleri verdi . Bir dönem Berlin ' de yaşayan yazar , Şubat 1998 ' den Şubat 2011 ' e kadar Yeni Şafak Gazetesi ' nde köşe yazarlığı yaptı . Çok sayıda yayımlanmış kitabı bulunan Cündioğlu , din ve felsefe konularında sohbet etkinlikleri düzenliyor .
Cündioğlu ' nun eserlerinden bazıları şöyle :
Kur ' an-ı Kerim ve Meal-i Şerifi ( 1993 ), Başörtü Risalesi ( 1995 ), Kur ' an ' ı Anlama ' nın Anlamı ( 1995 ),
Anlam ' ın Tarihi-Sözlü Kültürden Yazılı Kültüre ( 1997 ),
Söz ' ün Özü-Kelam-ı İlahi ' nin Tabiatına Dair ( 1996 ),
Hakikat ve Hurafe ( 1999 ), Bir Kur ' an Şairi ( 2000 ), Cenab-ı Aşk ( 2004 ),
Felsefe ' nin Türkçesi ( 2004 ), Göz İzi ( 2007 ), Bir Mabed Savaşçısı Cemil Meriç ( 2007 ), Hz . İnsan ( 2009 ), Daire ' ye Dair ( 2010 ), Anlamın Buharlaşması ve Kur ' an ( 2011 ), Sanat ve Felsefe ( 2012 ), Sinema ve Felsefe ( 2012 ), Mimarlık ve Felsefe ( 2012 ), Ölümün Dört Rengi ( 2012 ).
| ekonomik denge | 39