“ Ben fiyat istikrarından hoşlanan bir insanım ama şu an Türkiye ’ nin ihtiyacı olan şey ; iş ve aş . İş ve aşa ihtiyaç duyulan bir dönemde enflasyonla mücadele etmek biraz lüks gibi geliyor bana .”
ed » Röportaj
“ DEVLET O KADAR ÇOK HARCIYOR Kİ ...”
Prof . Dr . Emre Alkin ’ in vergi ve vergi reformuna bakışı ezber bozucu :
Ben Vergi Konseyi ’ nin kurucu üyelerindenim . İhracatçılar Meclisi ’ ni temsilen katıldım , çok iyi hatırlıyorum . O zamanki toplantılarda ben görüyordum ki ; Maliye Bakanlığı ’ nı temsil eden üstatlar , vergiye , büyüme modelinin bir fonksiyonu olarak bakmıyorlar . Halen de bakıldığına tam emin değilim . Devlet , kamu harcamalarında gelir yaratma motivasyonu içerisinde . Kemerburgaz Üniversitesi için hazırladığım bilimsel bir makaleyi Cumhurbaşkanlığı Ekonomik İstişare Konseyi ile de paylaştım . Devlet o kadar çok harcıyor ve bu harcamanın karşısında da o kadar çok vergi topluyor ki , vatandaşın da , özel sektörün de tasarruf etme imkânı kalmıyor . Artık devlet borçlanmıyor , vergiyle bunu finanse etmeye başladı . Çünkü “ Özel sektörün zaten bir şey yaptığı yok , büyüme modeli de kamu harcamaları ve özel tüketim üzerine gidiyor . Ee ben de kamu ve vatandaş için yaptığım harcamaya , yatırıma niye faiz ödeyeyim ?” diyor devlet . Dolayısıyla “ Alayım vergiyi alabildiğim yere kadar ” diyor . Aslında bu bakış açısında sıkıntı yok . Sıkıntı şurada ; vergi tabanını geliştiremediği için aynı insanlardan daha fazla vergi toplayarak , o insanların tasarruf etmesine müsaade etmeyen bir durum var . Benim iddiam ; vergi , büyüme fonksiyonunun bir parçasıdır ve fevkalade rekabetçilik sağlar . Bundan başka ; vergi , teşvik amaçlı da kullanılabilir . Herkese vergi indirimi yaptığınız zaman , kimseye vergi indirimi yapmamış oluyorsunuz . Herkese teşvik verince , kimseye teşvik vermemiş oluyorsunuz . Aradan seçilmiş olan sektörlerle yürüme kararı vermişseniz , bu kararı uygulayacaksınız . Ama herkese çok ağır vergi koyup , sonra bu vergiyi herkesin üzerinden hafiflettiğinizde , verginin büyüme fonksiyonuyla ve kalkınmayla bir alakası kalmıyor . O yüzden , büyüme ve kalkınmayı birbirinden ciddiyetle ayırarak ifade ediyorum ki , şu anda uygulanan vergi politikalarıyla kalıcı olarak ne büyüme mümkün , ne de kalkınma olur . Dolayısıyla sürdürülebilir kalkınma için , seçici ve harmonize bir vergi politikası lazım . lamadığı görünüyor . Dolayısıyla gelir dağılımının bozulmasına karşı Türk aile sisteminin bir önlemi var . Fakat Türk aile sisteminin aşırı korumacılığı da bireylerin kendi ayakları üzerinde durmasına müsaade etmiyor . Gerek duymuyor insanlar , diyorlar ki ; ‘ En kötü giderim , aileme sığınırım . Giderim , Anadolu ’ da bir arsa vardı , en azından onu değerlendiririm , en kötü ihtimalle üstüne bir ev yaparım otururum , kaçarım .’ Türk ’ ün çözümü çok , o yüzden gelir dağılımının gittikçe bozulması Türk yaşam standardını etkilese bile , öyle çok büyük majör etkiler , şok tesirler filan yaratmıyor . Ama gittikçe bozuluyor .
Cari açık kısmına değinelim biraz , korkmalı mıyız , korkmamalı mıyız ?
Cari açığın düşüş sebebi , ithalatın düşüş hızının ihracatın düşüş hızından fazla olması , dolayısıyla bu bizim hoşumuza giden bir cari açık kapatma metodu değil . Bizim gönlümüzden geçen , Türkiye ’ nin ithalatının yüzde 85 ’ inden azıcık fazlasının ham madde ara malı , yatırım malı olduğu bilinciyle ithalatın artması . Ama ihracat onun çok üzerinde bir hızla artsın , böylece cari açık kapansın diyoruz . Türkiye ’ de petrol fiyatları bir kenara konursa , ithalatının düşmesi demek Türkiye ’ de üretimin düşmesi demektir . Yani üretimin istikrarlı şekilde yola devam edememesi demektir . Ham madde malını , yatırım malını ikame edecek çok şey yapmadığımıza göre geride bıraktığımız senelerde … Dolayısıyla ithalat düşüyorsa anlayın ki Türkiye ’ de büyüme de istenilen düzeyde gitmiyor demektir . İhracat da gidemez o zaman . Hem dünya ticaretinin kırılgan olduğu , hem de dış ticaret rejimimizin , ithalat rejimimizin bu kadar sertleştirildiği bir durumda , cari açığın kapanmasını ben sürpriz bulmuyorum . Cari açığın bu kapanma tarzından da hiç hoşlanmadığımı , işler tersine döndüğünde yine cari açıkla baş başa kalacağımızı buradan size söylüyorum .
“ Ben fiyat istikrarından hoşlanan bir insanım ama şu an Türkiye ’ nin ihtiyacı olan şey ; iş ve aş . İş ve aşa ihtiyaç duyulan bir dönemde enflasyonla mücadele etmek biraz lüks gibi geliyor bana .”
Enflasyonda tehlike çanları çalıyor derken beklenenin altında çıkıyor . Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz ?
Enflasyon dünyanın birinci önceliği değil , Türkiye ’ nin de birinci önceliği değil bana kalırsa . Çünkü enflasyonla hayat pahalılığı birbirinden farklı , enflasyon düşse de vatandaş hayat pahalılığından şikâyet ediyor . Dolayısıyla enflasyon çıksa ne olur , inse ne olur . Ben fiyat istikrarından hoşlanan bir insanım ama şu an Türkiye ’ nin ihtiyacı olan şey ; iş ve aş . İş ve aşa ihtiyaç duyulan bir dönemde enflasyonla mücadele etmek biraz lüks gibi geliyor bana . Halbuki mücadele adına çok fazla kurcaladıklarında da enflasyon yükseliyor . Mesela , Merkez Bankası diyor ki , “ Benim görevim fiyat istikrarı .” Tamam , o zaman etin fiyatını neden düşüremiyorsun ? Neden sivri biberin fiyatı düşmüyor ? Neden patlıcan fiyatları arttı ? Bunlara cevap veremez , çünkü sorumluluğu ve yetkisi yok bununla alakalı . Merkez Bankası madem fiyat istikrarından sorumlu , et fiyatına müdahale edebilir mi ? Edemez . Aslında Merkez Bankası , Maliye Bakanlığı , Hazine , Ekonomi Bakanlığı toptan bir araya gelerek bu işi yürütmeli . Yani fiyatla alakalı şeyler böyle yürütülmeli . Mesela bir gıda komitesi kuruldu tekrar biliyorsunuz . Zaten vardı , işe yaramıyordu , şimdi tekrar kuruldu . Bu komitelerin birden fazla otoriteden gelen insanlarla oluşması lazım . Merkez Bankası tek başına enflasyonla mücadele ettiğini zannediyor , hiçbir zaman hedefi tutturamamıştır . Çünkü bir yetkisi yok , fiyatlara müdahale yetkisi olmayan bir yerde bir insan sorumluluk alır mı , işte yanlışlık burada . Dolayısıyla Merkez Bankası Kanunu ’ nun acilen değiştirilmesi lazım , aksi takdirde bu fiyat istikrarı ile alakalı şey vatandaşı kızdıracak .
24 | ekonomik denge |