Ekolojik Yaşam ve Gıda Güvenliği _E-Kitap | Page 2
Ben Kimim ?
Ben İlhan Tekatan. 04.02.2001 de Manisa Akhisar da dünyaya geldim. Yani bu kitabı
yazarken tam 18 yaşında oluyorum. Kitap yazmaya çalışan biri için garip bir yaş. Esnaf bir
ailenin çocuğu olarak yetiştim. Aslında hala yetişiyorum. Ailem tarım ve gıdalarla uzun
süreden beri uğraştığı için onlar arasında büyüdüm ve aşağı yukarı bir şeyler öğrendim.
Küçüklüğüm anneannemlerin tarlasında çapa yaparak. Babamların çiftliğinde inek
besleyerek ve onlarla oynayarak geçti. Bu günlerimi açmam gerekirse sorumluluk sahibi bir
çocuktum. BU yüzden de babam bana bir iş verdiğinde yapmaya çalışıyordum. Babam da işi
bilen bir insanmış ki beni küçük yaşta çalışmaya zorladı. Bu yüzden ben de boş
zamanlarımda babamın yanında gitmeye başladım. Önce onunla bankaları dolaştım
bürokrasi işini öğrendim. Daha sonra da ihtiyaç olan yerlerde en düşük seviyeden çalışmaya
başladım. Hiç unutmuyorum ilk yaptığım iş etiket yapıştırmak olmuştu. O zaman yoğurt
kapaklarındaki etiketleri manuel olarak yapıştırıyorduk. Bunu da kolay bir iş olduğu için bana
verdiler. Başta iş kolay yapabilirim dedim. Sadece etiketin sayısını hesaba katmamışım. O
etiketleri saatlerce yapıştırdım ve canım sıkıla sıkıla yaptım. Uzun bir süre bana verilen işler
küçük olduğum için hep böyle oldu. Mesela vakum makinesinin başında durdum uzun süre.
Biliyorsunuz peynirlerin etrafına sarılı olan poşeti vakumladığımız makine bu. Bu tür sıkıcı
işlerle farkında olmadan üretimi öğrendim ve giderek daha eğlenceli işlere geçtim. Eğlenceli
dediğim de peynir kesmek. Bu işi de bir süre yaptıktan sonra servise çıkmaya başladım.
Servis işi ise yine basit bir iş. Özellikle benim için çünkü yaşım küçük olduğu için araç
kullanamıyor idim. Bu yüzden sağ koltukta oturup faturaları düzenliyordum ve mal indirmeye
yardım ediyordum. Bu iş ise gıda ürünlerinin arka planda nasıl çalıştığını anlamaya
başladım. Ancak garip bir şekilde en çok eğlendiğim iş sürgün işim oldu. Evet babam bana
en zor işi verdiğinde ben en çok o işte eğlendim. Bahsettiğim iş ise çiftlik işi idi. Operatör bir
çalışanımızın işten ani ayrılışı üzerine zaten yeni kurulmuş olan ve eksik eleman ile çalışılan
çiftliğimiz ciddi bir eleman sıkıntısına girdi. Çiftliğin sorumlusu olan kuzenim operatör dışında
iş makinesini kullanabilen tek kişi olduğu için tüm operatörün işleri ona kaldı ve bu da diğer
işlerin aksamasına yol açtı. Tam da bu yerde babam amcam ve kuzenim ortaklaşa olarak
biraz da a eğitim almam için beni çiftliğe görevlendirdiler. Çiftliğe çalışmaya başladığımda
hijyen anlayışım çok farklı idi. Özellikle de gübreye olan bakış açım. Kuzenimin bilimum pis
işi bana vermesi ile en alt seviyeden başladım. Ancak yine kuzenimin zorunlu teşvikleri
üzerine küçük küçük iş makinesini de kullanmaya başladım. Yavaş yavaş öğrenmeye
başladım. Yaklaşık 1 ayın ardından operatörümüze yakın idare edebilecek şekilde iş
makinesini kullanabiliyordum. 16 yaşında. İş makinesi kullanmayı öğrendikten sonra
kariyerimde sınıf atladım ve operatör kısmını ben doldurdum. Bu sayede kuzenim günlük
işlerine zaman ayırmayı başardı. Size kullandığım iş makinesini anlatmak istiyorum. Bu iş
makinesi teleskopik yükleyici olarak geçiyor. Ancak halk arasında ismi selpak mendil misali
manitou olarak geçiyor. Bu alet ile insan gücünün yetmediği neredeyse tüm işleri
yapabiliyorsun. Bu işlerin en önemli olanı şüphesiz ineklere rasyon ( farklı oranlarda
hazırlanan yem belli tür ineklere belli oranda çeşitli yem vermek gerekiyor) hazırlamak. Bu
benim temel olarak yaptığım iş idi. Ancak makineye alıştığımda bana çok daha farklı işler
gelmeye başladı. Bu işler arasında paletle 2 tır su indirmekten ineklerin bahçesindeki
gübreleri kazıyıp kamyona dökmek. Oradan traktör kullanıp rasyonu ineklerin önüne atmak.
Bir süre sonra kuzenim bana öyle güvenmeye başladı ki kendisi inekleri bırakıp tatile