Bölüm
1
GİRİŞ ve TERMİNOLOJİ
İnsan Anatomisi (anatomia humana), insan vücudunun normal şekil ve yapısını inceleyen, en
eski temel medikal bir bilim dalıdır. Anatomi terimi, Grekçe kökenli olup ana=içinden, ayrılmış,
temnein, tome=kesmek, parçalara ayırmak kelimelerinden oluşmuştur. Latince kökenli dissectio
(dis=ayrılmış, secare=kesmek) terimi de anatomi ile aynı anlamı taşımakla beraber, dissectio
günümüzde anatomi öğretiminin vazgeçilmez yöntemi olan kadavra pratiğini belirtmek amacı ile
kullanılır.
Bütün bilim dallarında olduğu gibi anatomi’nin de uzun bir tarihsel gelişim zinciri vardır.
Anatomi’nin bugünkü düzeyine eriştirilmesinde, sayısız bilim adamının katkıları olmakla beraber,
modern anatominin doğuşunda A. Vesalius (1514-1564)’un ayrı bir yeri vardır. 1543 yılında henüz
28 yaşında yazdığı “De Humani Corporis Fabrica” adlı eseri ile büyük yankılar yaratmış olan
Vesalius, kendisinden sonra bu konuda çalışanlara ışık tutmuş, örnek teşkil etmiştir. Yurdumuzda
da Şanizade Mehmet Ataullah Efendi, Mazhar Paşa ve Nurettin Ali Berkol, anatominin bir öğretim olarak yerleştirilmesi ve geliştirilmesinde çok büyük katkılar yapmışlardır.
Günümüzde anatomi, eskiden olduğu gibi klasik ölü anatomisi olmaktan çoktan çıkmış, sınırlarını
canlı vücuda ulaştırmıştır. Netekim bu anlayışla “living anatomy” (canlı anatomisi) ortaya çıkmıştır.
Eskiden uzun uzadıya tarifler ve kadavra disseksiyonları ile yürütülen öğretim, bugün klinik bilimlere temel teşkil edecek bir şekilde daha fonksiyonel hale sokulmuştur. İlk defa 1925 yılında Ruffini
tarafından ortaya konan bu modern anatomi anlayışı FONKSİYONEL ANATOMİ olarak adlandırılmıştır. Fonksiyonel anatomi, çeşitli temel tıp bilimlerinin öğretimine önemli katkılar sağlama yanında
medikal pratik ve diğer sağlık uygulamalarının daha başarılı yapılabilmesi için fonksiyon ve yapı
bütünlüğünü sağlamıştır. Son yıllarda birçok ülkede fonksiyonel anatomi anlayışı ile topografik
öğretim yöntemi kullanılarak ortaya konan klinik anatomi de ders programlarına girmiştir.
Teknolojik gelişmelere paralel olarak insanlığın ve hekimliğin hizmetine sunulan ultrasaund
cihazlar-US, bilgisayarlı tomografi-CT, pozitron emission tomografi-PET ve manyetik rezonans
görüntüleme-MRI gibi aletler, tanıda devrim yaratacak hız ve güvenilirlik kazandırırken anatomi
bilgisinin de ne denli önemli olduğunu bütün açıklığı ile tekrar hatırlatmışlardır. Zira bu aletlerle
elde edilen kesit resimlerin anlamlandırılıp yorumlanabilmesi, ancak doğru normal anatomik bilgi ile
mümkün olmaktadır. Ayrıca optik sistemlerde sağlanan yeni ilerlemeler, endoskopik yöntemlerle
vücudun adeta görülemeyecek bölümünü bırakmamıştır. Bu dolaylı gözleme (inspectio) yönteminde
de anatomi bilgisi, en büyük yol gösterici olmaktadır. Büyük Alman hekimi Prof. Dr. F. Tiedemann
bu gerçekleri şu veciz sözü ile çok güzel vurgulamıştır:
“Anatomi bilgisinden yoksun doktorlar köstebeğe benzerler.
Belirsizlikler içinde-karanlıkta-çalışan elleri ile birçok mezarlar
yaratırlar.”
Yurdumuzda modern anatomi öğretiminin kurucularından biri sayılan Prof. Dr. Z. Zeren’in anatominin önemini belirten sözleri de şöyledir:
“Anatomi; Tıbbın ve Cerrahlığın her kolunda vücut yollarını
gösteren kılavuzdur. Bir kaptan için pusula ile harita ne ise,
hekim ve cerrahlar için de ANATOMİ ile ATLAS o ölçüde
önemlidir.”
1