EBK | Page 19

6 BÖLÜM 1 ■ Histoloji ve Çalışma Yöntemleri lanırken, yüksek büyütme sağlayan objektiflerin daha yüksek çözme gücüne sahip olduğu da dikkate alınmalıdır. Sayısal kameralar, aydınlık-alan ve diğer ışık mikroskoplarında ışık gücünün arttırılabilmesine ve görüntünün fotoğraflanarak sayısal analizler için uygun hale getirilmesine ve dijital kameralar ve görüntü-iyileştirme programlarının (ör: kontrastın artırılması) kullanılmaya başlanmasıyla ışık mikroskobunun sınırları yeniden çizilmiş, okülerden bakıldığında görülemeyen nesneler video ekranında analiz edilebilir hale gelmiştir. Bu tür sistemler ayrıca, canlı hücrelerle yapılan uzun süreli çalışmalarda çok kullanışlıdır; düşük şiddette ışık kullanıldığından, hücreleri yoğun aydınlatmadan kaynaklanan ısı hasarının önüne geçilmiş olur. Görüntü analizleri için geliştirilen yazılım programları, mikroskobik yapılar üzerinde hızlı ölçümlerin ve sayısal çalışmaların yapılmasına olanak tanır. ŞEKİL 1–4 Floresan Mikroskobu Belli hücresel yapılar uygun dalga boyundaki bir ışığa tabii tutulduklarında, daha uzun dalga boyunda bir ışık yayarlar bu olağanüstü olaya floresan denir. Floresan mikroskobunda, doku kesitleri genellikle ultraviole (UV) ışık ile uyarılır ve spektrumun görünür bir kısmında ışıma yapar. Floresan maddeler siyah bir zemin üzerinde parlak olarak görülürler. Bu yöntem için, mikroskop kuvvetli bir ultraviole (UV) ışık kaynağı ve maddeler tarafından yayılan değişik dalga boylarındaki ışığı seçilen yollara aktaran özel filtrelere sahiptir. Floresan boyamalarda özgül hücre makromoleküllerine afinite gösteren floresan bileşikler kullanılabilir. Örneğin akridin oranj, DNA ve RNA’nın her ikisine birden bağlanabilir. Floresan mikroskop ile incelendiğinde, bu nükleik asitler, hücre içerisinde ayrı ayrı görülmelerine olanak veren, hafif, farklı floresans yayar (Şekil 1-4a). DAPI ve Hoechst gibi diğer bileşikler, özgül olarak DNA’ya bağlanarak genellikle hücre Floresan mikroskop ile hücrelerin görünümü Hücre bileşenleri sık olarak floresan mikroskobu ile görünebilir bileşiklerle boyanır. (a) Akridin oranj nükleik asitlere bağlanır ve bu resimde görülen böbrek tübül hücrelerinin çekirdeklerindeki (N) DNA’nın sarı ışık yaymasına ve RNA’dan zengin hücre sitoplazmalarının (R) da turuncu renkte görünmesine neden olur. (b) Kültürde çoğaltılan hücreler DNA’ya bağlanan DAPI (4’, 6-diamino-2-phenylindole) ve aktin filamanlarına bağlanan flourescein-phalloidin ile boyandıklarında, çekirdekler mavi floresan gösterirken aktin filamanları yeşile boyanır. Mikrofilamanların hücre çeperine yakın bölümde daha yoğun olması gibi önemli bilgiler bu şekilde somut hale getirilmiş olur. Her iki fotğraf için de büyütme X500. (Şekil 1-4b, Indiana University School of Medicine, Bloomington’dan Drs Claire E. Walczak ve Rania Risk’in izniyle)