EBK | Page 28

ENFEKSİYONLARA AİT TEMEL ÖZELLİKLER 3
1. ENFEKSİYON ETKENLERİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ
Gülşen Hasçelik
Enfeksiyon etkenleri doğada veya konakta çoğalabilen ve yerleştiği konakta çeşitli yanıtların oluşmasına neden olan küçük canlılar olarak tarif edilmektedir. Enfeksiyon etkenlerinin çoğunu mikroorganizmalar oluşturmaktadır. Bu tarife uymayan bazı enfeksiyon etkenleri bulunmaktadır. Örneğin prionlar insanlarda çoğalarak enfeksiyon etkeni olmalarına karşın, klasik mikroorganizma grubuna sokulmamaktadır. Hastalık oluşturabilen birçok helmint insanda çoğalmadığı ve gözle görülebilecek kadar büyük oldukları halde insanlarda enfeksiyon oluşturabilmektedir.
Enfeksiyon etkenleri konağa girip çoğaldıktan sonra immünolojik, enflamatuvar ve dejeneratif olaylar gibi çeşitli yanıtlara neden olmaktadırlar; bu yanıtlar özgül etkene göre değişkenlik göstermektedir. Enfeksiyon etkenlerinin konakta oluşturduğu immünolojik yanıta örnek olarak romatizmal ateş ve otoimmun demiyelinize hastalıklar verilebilir. Romatizmal ateş, grup A streptokokların membran antijenleri ile kalp miyofibrilleri arasındaki moleküler benzerlik( molecular mimicry) nedeniyle, çapraz reaksiyon sonucu meydana gelmektedir. Otoimmün demiyelinize hastalıklar ise bir enfeksiyon sonrası ya da inaktive virusla aşılama sonucu sinir dokularına karşı oluşmuş yanlış immünolojik yanıta bağlı olarak oluşmaktadır.
Enfeksiyon etkenlerine karşı gelişen diğer yanıt enflamasyondur. Özellikle bakterilerle oluşan enfeksiyonlarda, enfeksiyon bölgesinde polimorfonükleer lökositler tarafından çeşitli ürünler salgılanmakta, bu da hastada ateş ve halsizlik gibi bulguların ortaya çıkmasına neden olmaktadır.
Enfeksiyonlara karşı gelişen dejenerasyon( ölüm / azalma) olayı ise daha çok viral enfeksiyonlarda görülmektedir. Örneğin poliomiyelit olgularında özellikle ön boynuz, pons ve medullanın motor ve otonom sinir hücrelerinde dejenerasyon
Tablo 1.1. Enfeksiyon etkenlerinin gruplandırılması
Asellüler Prionlar(< 5 nm) Viroidler(< 5 nm) Viruslar( 20-300 nm)
Tek hücreliler Prokaryotikler( 200-2000 nm) Bakteriler Klamidyalar Mikoplazmalar Riketsiyalar Ökaryotikler(> 2000 nm) Mantarlar( maya) Protozoonlar
Çok hücreliler Mantarlar( küf) Helmintler Artropotlar gelişmektedir. Ayrıca kazanılmış immün yetmezlik sendromunda( AIDS) konakta virus miktarı arttıkça, CD 4
+
T lenfosit sayısında dikkate değer bir azalma meydana gelmektedir( 1).
Günümüzde doğada kaç çeşit enfeksiyon etkeninin bulunduğu, ve bunların konakta hastalık oluşturabilmesi için enfektif dozlarının ne olması gerektiği kesin olarak bilinmemektedir. Bunun en önemli nedenlerinden birisi her geçen gün yeni etkenlerin mikroorganizma dünyasına katılmasıdır. Üstelik, mikrop dünyasında isimlendirme ve sınıflandırmada da hızla değişiklik olmakta; bu da gerek etkenlerin gerekse yol açtıkları enfeksiyonların öğrenilmesinde zorluklara yol açmaktadır.
Enfeksiyon hastalıkları etkenlerinin tanımlanması, hastalığın patogenezinde, teşhis ve tedavisinde en önemli basamağı oluşturmaktadır. Bu etkenler belirli özellikleriyle birbirlerinden ayrılmaktadırlar. Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için bu bölümde enfeksiyon etkenlerinin en basiti olan asellüler etkenlerden başlayarak, tek ve çok hücreli etkenlerin genel özellikleri sırasıyla incelenecektir( Tablo 1.1)( 1).
ASELLÜLER
PRİONLAR
Prionlar kronik, progresif ve dejeneratif tipte merkezi sinir sistemi( MSS) bozukluklarına neden olan enfeksiyon etkenleridir. İlk defa 1982’ de Prusiner, bu küçük proteinden yapılmış enfeksiyöz partiküle prion terimini kullanmıştır( 2). Son yıllarda prion“ protein içeren küçük enfeksiyöz patojen” olarak da tanımlanmaktadır( 3).
Bu enfeksiyöz partikül insanlarda kuru, Creutzfelt-Jacob hastalığı, Gertzman-Straussler sendromu, fatal familial insomnia( ölümcül ailevi uykusuzluk), hayvanlarda scrapie, transmissible mink ensefalopatisi, geyiklerde kronik yorgunluk sendromu, sığır ve kedilerde spongioform ensefalopatiye neden olmaktadır( 4).
İnsanlarda görülen prion hastalıklarının ortak özellikleri şu başlıklar altında toplanabilir: a) Bu hastalıklarda majör patolojik bulgular merkezi sinir sistemindedir, b) İnkübasyon dönemleri uzundur, örneğin kuru hastalığında 30 yıla kadar uzayabilmektedir( 5), c) Bu hastalıklar progresif ve fatal seyretmektedir, d) Patolojik bulguların hepsinde hafif enflamasyonla birlikte reaktif astrositozis ve küçük vakuoller( spongioform değişiklikler) göze çarpmaktadır, e) Enfekte dokunun enjeksiyonu ile hastalık hayvanlara geçebilmektedir.
Prionların Özellikleri Prionlar ancak 20-100 nm por çaplı filtrelerden geçebilen protein yapısında moleküllerdir. Bunlar fiziksel ve kimyasal inaktivasyona dirençlidirler. Yapılan çalışmalarda bu molekülün ultraviyolet ışığına, % 3.7 formaldehide, nükleazlara ve ısıya oldukça dayanıklı olduğu gösterilmiştir. Örneğin 254 nm dalga boyunda ultraviyole ışığına polyoma virusundan 200 defa daha dayanıklıdır. Bu özellik prionların hiç nükleik asit içermediklerini göstermektedir. Ayrıca 121 ° C’ de 60 dakika yüksek basınçta otoklavlama enfektiviteyi 6-7 log kadar düşürmektedir. Özellikle scrapie prionlarının inaktivasyonu için 138 ° C’ nin üzerinde ısı derecelerine gereksinim vardır. Prionlar uzun süre proteinazlarla muameleye, kuvvetli alkalen solüsyonlara örneğin % 1-5 hipoklorit solüsyonuna, % 1 sodyum dodesi sulfat ve