Klasik Türk Şiirinde Kızıl Elma’ya Epeynâkıs Kaldığına İnandığımız Bir Bakış
Mâhlikâ
Beyitlerde “ayvayı yemek” deyimine
sıklıkla rastlıyoruz. Türk Dil Kurumu
bu deyime; “kötü duruma düşmek, işi
bozulmak” anlamını veriyor,
dolayısıyla nârenciyeli kelimelerle,
anlam bakımındansa Kızılelma ve
Frengistân ile bağlantı kurulması
olanağı doğuyor, yine ve son olarak
Filibeli Vecdî’den bir mısra;
“Frengistân’a gönder varsın alsun
Kızılelma’yı” demek ki o vakit almaya
azmedilen yer Frengistân’da imiş.
1695 tevellüdlü şâir Diyarbekirli
Lebîb’in Dîvân’ında ise Kızılelma ile
ilgili bir beyite rastlıyoruz “Ey Efendi
gel de dinin gibi doğrusunu sen söyle,
yârin yanağının Freng’ine Kızılelma
denmez mi?”;
“Dînin gibi gel doğrusunu söyle efendi
Denmez mi Freng-i ruh-ı yâre
Kızılelma” şair böyle diyerek sevgilinin
yanağındaki bir beni siyahlığı
bakımından Frengistân’a benzetiyor ve
onu; alınması, fethedilmesi gereken
bir yer olarak tahayyül ediyor.
Şâir Fennî ise “Yârin elma gibi
çenesinin kuyusundan saçlarını
seyreden Kâfiristân’ın Kızılelma’sına
rağbet etmez” diyerek biraz şâirce de
olsa Kızılelma mefhumunu
anlamamıza yardımcı oluyor,
Kızılelma rağbet edilen bir Kâfiristân
ülkesi dahi olabilen bir cezbe
merkezidir.
“Seyr iden sîb-i zenehdân ile yârin
zülfünü
Rağbet etmez Kâfiristân’ın
Kızılelması’na”
Azmizâde Hâletî ise tam manâsıyla bir
cenk meydânında gördüğüyle bir
telakkiyi dile getiriyor, düşmanın
kanıyla Kızılelma arasında renk
bakımından bir ilgi kuruyor;
“’Adûya virdügin rengi görüp hükm
itdiler şimdi
Kızılelma’ya dek hükm itmesine Âl-i
‘Osmân’un”
Son olarak bir beyitle de dökülen pis
kanın, şehit düşen onca Mehmetçiğin
kanının yanında zerre hükmünde
değeri olmadığını ve dolayısıyla
“Düşman kanı ile bu arzı
kızıllandırma”nın “istikamet neresi?”
sorusuna “Kızılelma” diyen ve
beklemememizi isteyen askerin âlî
başı için olduğunu, Haşmet’in eski
görünen fakat tazeliğini ilelebet
koruyacak duâsıyla biz de dile
getiriyoruz;
“Zîver-i dest-i zafer ede Kızılelma’yı
Hûn-ı adâ ile bu arzı muhammer
etsin”