Klasik Türk Şiirinde Kızıl Elma’ya Epeynâkıs Kaldığına İnandığımız Bir Bakış
Mâhlikâ
KLASİK TÜRK ŞİİRİNDE KIZILELMA’YA EPEY NÂKIS KALDIĞINA
İNANDIĞIMIZ BİR BAKIŞ
Milli müdaafaya azmedilen bu günlerde gündeme gelen “Kızılelma”
ifâdesinin Klasik Türk şiirinde nasıl işlendiğine dair duyulan
merakla ve klasik şiirimizin yalnızca bezm, zevk ü sefâ edebiyatı
olmadığını, divân şairinin de yalnızca “ayş u nûş”u dile
getirmediğini bir kez daha bu vesileyle ispat için birkaç divânı
taramak ve bunlarda kökeni asırlar öncesine dayanan “Kızılelma”
mefhumunu izlemek istedik.
Kızılelma Oğuz Türkleri’nden itibaren Türkçülüğün ülküsü şeklinde
kavramlaştırılıp “nerede olduğu ya da olacağı belirtilmeyerek
yeryüzündeki bütün Türklerin birleşip kuracakları ideal ülke veya
bütün Türklerin ülküsü” şeklinde tanımlanmıştır.
“Kızılelma cihan hâkimiyeti ülküsüne bağlı olarak halk kitlelerine ve
askerlere, adı ve efsanesiyle yayıldı. Osmanlılarla birlikte ortaya
çıktı. Ayasofya’nın önünde dikili bir sütun üzerinde, at üstünde
bulunan Justinianus heykelinin ve kürenin (Kızılelma) düşmesi,
birçok ülkelerin Türkler tarafından fethine ve imparatorluğun
çöküşüne işaret sayıldı. Gerçekten dünya hâkimiyetini temsil eden
bu heykelin Anadolu’yu gösterdiği; imparator Justinianus’un “Beni
yıkacak kimse buradan gelecektir.” dediği hakkında bir söylenti
vardır. Evliyâ Çelebi, Peygamber Efendimiz (s.a.s.)'in doğumunda
Ayasofya’nın kubbesiyle birlikte kızılelmanın da düştüğünü yazar.”
İşte bu bilgiler etrafında beyitlerde Türk cihan hâkimiyeti
telakkisinin sembolü hâline gelmiş “Kızılelma”ya bakalım.
Kızılelma’nın Türklük İçin Anlamı ve Cengiz Aytmatov’un Kızıl Elma Hikâyesi, Yrd. Doç. Dr.
Banuçiçek Kırzıoğlu