Dilhâne Şubat 2019 şubat2019 | Page 47

Diyar-ı Uzlet Arslan Karadayı Bir Perşembe gecesi Cuma selası okurken ah şu canım müezzin, sesinde karıncalar sema ederken sen şahsında mı zannettin menkul-u kerameti? Muhibbi harflerle meşk ederken ve dahi “muhteşem”liğinden geçerek, demedi mi; “Ey Muhibbî eğer huzur dilersen geç dünyadan Olmaya vahdet cihanda diyâr-ı uzlet gibi” Ve şimdi yüreğimden mürekkep taşıyor tüm bu hengâme içerisinde: Bozkırda sır oldum, denizde hikmet. İçerimde buldum dışımda olmayanı, yandım kayboldum. Sert bir poyraza yükleyiverdim bahanesini ağlayan gözlerimin, Mihrimah Camii’nin avlusundan Ayasofya’yı izlerken… Dilimde harfler kaçışırken kalbimin hiddetinden, yüreğimle yağmur oldum gizlendim. Cesedimden özür diledim. Yaradılan’ı sevmek Yaradan’dan ötürü derken, en çok da Yaradılan’ı Yaradanlaştırırcasına hadsiz vehimlerimin viran eden yıkımlarına acıdım. Yılanlar, çığanlar, akrepler bir rüyada cirit atarken… Tabir ettirecek bir Hz. Yusuf bulamadım.