Uyanışın Şükrü – Seda Nur Demir
Farklı kültürlerin şehirde yaşamasından tabelalar da nasibini almıştı.
Yolculuk Yafa şehrinde son bulmuştu. Yafa Limanı, Hasanpaşa Cami,
Deniz Mescidi, Abdulhamid’in Yafa meydanına yaptırdığı Yafa Saat
Kulesini ve nice Osmanlı mimarisine ait eserleri gezdik. Burada şöyle
bir noktaya değinmek isterim: Deniz mescidi Yafa limanına nazır,
sahilin en güzel yerinde çok güzel ve büyük bir mescit. Ama Yafa
şehrinin çoğunluğunu laik Yahudiler oluşturuyor. Zamanında Cuma
namazlarının kılındığı, bayram namazlarının heyecanını taşıyan ve
halkın büyük çoğunluğunu bir araya getiren yürüyüşlerin başladığı bu
mescitte artık ezan dahi okunmuyor. Laik Yahudiler ezan sesinden
rahatsız oldukları için sadece vakit namazları kılınıyor. Hatta son
günlerde bu tarihi mescidin kapatılıp otel yapılması projesi dahi
gündemdeymiş. Buraları hızlı geçiyorum. İftarı otelde yaptıktan sonra
teravih için Mescid-i Aksa’ya yürüdük. Ramazan olduğu için Aksa’ya
açılan kapılar süslenmiş, her yerde esnaflar bir şeyler satıyordu.
İnsanlar teravihe yetişmeye çalışıyordu. Yolda, yakamızdaki kartlarda
Türk bayrağını görenler bize selam veriyordu ve hoş geldiniz
diyorlardı. Adeta hasret gideriyorduk Filistinli kardeşlerimizle… Hatta
bir abla beni gördü, hoş geldin dedi. Türkiye’den geldiğimizi duyunca
heyecanlandı. Sonra sarılıp ayrıldık. Biraz yürüdükten sonra arkamdan
biri beni durdurdu. Az önce karşılaştığım abla, elinde bir poşet ile
bana yaklaştı ve bize içinde yiyecekler olan poşeti verdikten sonra bir
mahcubiyetle yanımızdan ayrıldı. Filistin insanının güzel yüreğini
ortaya koydu adeta.. Yol devam ediyordu. Aksa’ya attığım her adımda
kalbim daha çok çarpıyordu. Ve sonunda sarı kubbe dediğimiz
Kubbet’üs-Sahra gözüme ilişti. O an ki huzuru hiçbir kelime ile ifade
edemem. Sanki ruhum farklı bir dünyanın kapısını aralamış gibiydi…
Ben bu duygular içerisindeyken ezan yükseliyordu minarelerden.
103