Uyanışın Şükrü – Seda Nur Demir
Bu sorulara hep cevap aradım. Bu konuda film izledim, kitap okudum,
konferanslara katıldım. Kudüs’ü araştırdıkça merakım daha çok arttı.
Gidip tıpkı rüyamdaki gibi 2 rekat da olsa namaz kılmak istiyordum.
Kul sıkışmadan Hızır yetişmez derler ya! Ahval tam da öyle. Ben böyle
ruh halleri içerisindeydim. Tabi hayatın koşuşturmasına kendimi
kaptırdığım o günlerde, okulumuzda bir Kudüs programı olacağını
duydum. Üç seminere katılanlar arasından iki kişiyi Kudüs’e
göndereceklerini öğrendim. Programların hepsine katıldım. Her
programda daha da sabırsızlanıyordum. Sonra o gün geldi, Kudüs
çekilişi yapıldı. Ama bana çıkmadı, nasip değilmiş dedim. Yedek
çıkmıştım. Kudüs’e, duama bu kadar yaklaşmışken, böylesine
uzaklaşmak beni çok üzmüştü… Ama çok şükür ki, aradan kısa bir süre
geçti ki asil gidemediği için beni göndereceklerini söylediler… İşte
şükür o andan itibaren başladı…
Nasip olunca her şey öyle çabuk halloldu ki… Pasaport, vize her şey
hazırdı. Tarihler bu kez 23 Mayıs’ı gösteriyordu... Aylardan ise
Ramazan… Bir yolculuk başlıyordu. Aziz Şehir İstanbul’dan Kadim şehir
Kudüs’e... Tel-Aviv uçağımız kalktı. Uçağımız Ben Gurion Havaalanına
iniş yaptı. Sonra pasaport kontrolünden geçtik. İsrail, pasaportlara
diğer ülkeler gibi mühür basmıyor. Sizlere geçici bir kalış izni veriyor.
Bunu okuttuktan sonra, çeşitli aramalardan geçtik ve havaalanından
ayrıldık. Dışarıda bizi bekleyen servise bindik. Yol boyunca şehri
izledim ve havaalanında karşılaştığım Yahudileri düşündüm.
Havaalanının her yerinde hatta yollarda bazen marketlerde bile İsrail
bayrağını gördüm. Her yerde bayrağın olması adeta işgali gözümüze
sokuyordu. Gördüğüm tabelalarda Arapça-İbranice-İngilizce kelimeler
yazılıydı.
102