YALNIZ ADAM
Ahmet Sefa Kahveci
Gözlerini açtığında saat daha sabahın 6’sıydı.Yine o sıradan
günlerinden birine uyandığını çok iyi biliyordu. Canı yataktan
çıkmak yerine hareketsiz 10-15 dakika daha öylece yatmak
istedi ,tavana bakıp yine o bilinmez yolculuğuna çıktı. Bunu
yapmayı çok seviyordu. Gerçi nerelere gidip geliyordu o
yolculuklarda başka bir şehre mi veya konuştukları dili bile
bilmediği bir ülkeye mi? Gerçek dünyanın keşmekeşliğinden
sıyrılmış geziniyordu ta ki kuşunun ötüp onu bu dünyaya
döndürmesine kadar. Bu koca dünya da bir tek yol arkadaşı
var o da muhabbet kuşu ‘Maviş’. Yatağından doğruldu ve
lavaboya elini yüzünü yıkamaya gitti, yüzünü durularken iki üç
günlük sakalları dikkatini çekti ve tıraş oldu. Uzun kumral
saçları, alnını kapattığı için çocukluğundan bir hatıra olan,
çocukluk aşkının attığı taştan kalan iz gözükmüyordu. İzi
görünce çocukluğuna daldı bu sefer Bakkal Muhuttin amca,
top oynadıkları ortasında kocaman bir çınar olan arsa,
babasıyla kahveye gittiği zamanlarda ona gazoz ısmarlaya Ali
amca, işte hepsi bu izin içinde gizliydi. Evde kahvaltı
yapmazdı hiç sahaf dükkanına giderken iki simit alıp
dükkanda yerdi. Yine öyle yaptı simitleri alıp dükkana doğru
yürümeye başladı. Baharın geldiği etraftaki ağaçların değişik
renklerde açtığı çiçeklerden belliydi, insanın ciğerlerini açan
tatlı bir soğukluk vardı. Zaten bu havalar çok hoşuna giderdi,
tek tatil günü olan Pazar günleri çıkıp deniz kenarında yürüyüş
yapardı. Yine hayal aleminde gezerken bir ses dikkatini
dağıttı. ’Hayırlı sabahların olsun Mehmet oğlum’. Soluna
döndüğü zaman çiçekçi Yaşar amcayı gördü.
50