Dilhâne Mayıs Sayısı MAYIS Sayısı (1) | Page 49

Tembelliğe ve rahata alışan bir insanın tekrardan gayretle çalışmaya başlaması ve meşakkate alışması çok zordur. Bugün sıcacık evlerinde, „boş vakitlerini rahat koltuklarında TV karşısında geçiren müslümanlar, elbette başka milletlerin icraatlerine ve icatlarına hayranlıkla bakmaktan başka bir şey yapabilecek değildirler“. Kur’an-ı Kerim’de ALLAH, geceyi bir dinlenme, gündüzü ise çalışma vasıtası olarak tesis ettiğini bildirmekte iken, bugün bizler gece yarılarına kadar TV başında, öğleye kadar da battaniye altında geçirmekteyiz. ”İnsanların en hayırlısı onlara faydalı olandır.” “İki günü eşit olan aldanmıştır.” ”Namaz kılınınca artık yeryüzüne dağılın ve Allah’ın lütfundan isteyin.” gibi naslarla, çalışkanlığa ve boş durmamaya teşvik eden bir dinin mensupları olarak, boş durmak ya da vaktimizi malayani işlerde zayi etmek bize yakışmaz. Kanaatle tenperverliği, tevekkülle, tembelliği birbirine karıştırmak Müslümanların tembelliğe ve rahata alışmış olduklarının en büyük faturası, müslüman devletlerin içinde bulundukları içler acısı durumdur. Kanaatle tenperverliği, tevekkülle, tembelliği birbirine karıştıran, ve İla-yı Kelimetullah’ın maddeten terakkiye mutavakkıf olduğunu bilmeyen müslümanlar, islam aleminin gerilemesine neden olmuşlardır ve olmaktadırlar. Bediüzzaman hz. bunu şöyle birkaç cümle ile özetlemiştir: “Tertib-i mukaddematta tefviz tenbelliktir, terettüb-ü neticede tevekküldür.” “Semere-i sa’yine, kısmetine rıza göstermek kanaattir. Meyl-i sa’yi kuvvetlendirir.” “Mevcuda iktifa etmek dun-u himmetliktir.” 49