Padişah aldığı bu teklif karşısında şaşkınlaşır ve çok memnun olur.
Memnun olur, çünkü ömründe ilk defa biri ona, padişah olduğunu
bilmeden, sırf bir
insan olarak, karşılık beklemeksizin bir iyilik yapmayı teklif etmektedir.
Memnuniyetle Habib Baba’nın önünde diz çökerken:
– Buyur baba, ellerin dert görmesin, der.
Bu arada içerideki alemin sesleri hamamı çınlatmaya devam
etmektedir. Habib Baba,
4.Murad’ın sırtını bir güzel keseler. Fakat padişah kuru bir teşekkürle
yetinmek
istemez. Ne de olsa insandır ve o da her insan gibi kendine yapılan
iyiliklerin
kölesidir.
– Baba, gel bende senin sırtını keseleyeyim de ödeşmiş olalım. Habib
Baba, teklifin
kimden geldiğinden habersiz, tebessümle:
– Olur evlat, deyip, sultanın önünde diz çöker. Bu arada, Sultan Murad
kese
yaparken bir yandan da Habib Baba’yı yoklar, ağzını arar.
– Baba, görüyor musun şu dünyayı Sultan Murad’a vezir olmak varmış.
Bak adamlar
içerde tef, dümbelek hamamı inletiyorlar, sen ve ben ise burada iki
hırsız gibi...
Habib Baba Sultan Murad’ın cümlesini tamamlamasına fırsat bile
bırakmaz, kendi
hükmünü söyler. Sultan Murad’ın Habib Baba’dan duydukları, ağzı açık
bırakıp,
keseyi elden düşürten cinstendir:
– Be evladım, der Habib Baba, Sultan Murad dediğin kimdir? Sen asıl
Alemlerin
Sultanına kendini sevdirmeye bak ki, O seni sevince sırtını bile Sultan
Murad’a
keselettirir.
37