Dilhâne Mayıs Sayısı MAYIS Sayısı (1) | Page 37

Padişah aldığı bu teklif karşısında şaşkınlaşır ve çok memnun olur. Memnun olur, çünkü ömründe ilk defa biri ona, padişah olduğunu bilmeden, sırf bir insan olarak, karşılık beklemeksizin bir iyilik yapmayı teklif etmektedir. Memnuniyetle Habib Baba’nın önünde diz çökerken: – Buyur baba, ellerin dert görmesin, der. Bu arada içerideki alemin sesleri hamamı çınlatmaya devam etmektedir. Habib Baba, 4.Murad’ın sırtını bir güzel keseler. Fakat padişah kuru bir teşekkürle yetinmek istemez. Ne de olsa insandır ve o da her insan gibi kendine yapılan iyiliklerin kölesidir. – Baba, gel bende senin sırtını keseleyeyim de ödeşmiş olalım. Habib Baba, teklifin kimden geldiğinden habersiz, tebessümle: – Olur evlat, deyip, sultanın önünde diz çöker. Bu arada, Sultan Murad kese yaparken bir yandan da Habib Baba’yı yoklar, ağzını arar. – Baba, görüyor musun şu dünyayı Sultan Murad’a vezir olmak varmış. Bak adamlar içerde tef, dümbelek hamamı inletiyorlar, sen ve ben ise burada iki hırsız gibi... Habib Baba Sultan Murad’ın cümlesini tamamlamasına fırsat bile bırakmaz, kendi hükmünü söyler. Sultan Murad’ın Habib Baba’dan duydukları, ağzı açık bırakıp, keseyi elden düşürten cinstendir: – Be evladım, der Habib Baba, Sultan Murad dediğin kimdir? Sen asıl Alemlerin Sultanına kendini sevdirmeye bak ki, O seni sevince sırtını bile Sultan Murad’a keselettirir. 37