Diziden önce özel hocaların gözetiminde bilmem
kaç saat boyunca at üzerinde kılıç sallama talimi yapan
yıldız oyuncumuz her bölümde en az 15 dakika
at koşturacak, 10 dakika kılıç sallayacak. Kabadayılığın
sanatı yapılacak. Bununla beraber yakın
karakterlerden ihanet edecek, devleti satacak olanlar
da hazırlanır. Sadık kahramanlar da vardır elbet;
onlar da takip edecektir olan biteni.
Ayrıca Saray Hanımları arasında zaman zaman
çekişmeler, atışmalar, güç savaşları ve tabi ki Osmanlı
Hakanı ile romantik dakikalar yer alacaktır. İşte
yetenekte
zirve! Yiyen olursa döner deriz; “Fatih’i ve
Konstantiniyye’nin fethini anlatıyoruz kardeşim!”
Amerikalı bir tarihçi ile yapılan röportajda okumuştum.
“Fatih on yıl daha yaşasa ne olurdu?”
sorusuna (gülerek) “Bugün hepimiz Müslüman olurduk
muhtemelen!” cevabını veriyordu. Gerçeklik
payı vardır bu sözün. Bizans’tan sonra Kızılelma’yı İkinci
Konstantiniyye olan Vatikan olarak belirleyen
Hazreti Fatih’in ömrü Roma’yı fethetmeye yetseydi, dünya
tarihinin seyri değişirdi şüphesiz.
“Fatih” denildiğinde kimden bahsettiğimiz hakkında pek
fikrimiz yok. Üçüncü Roma’nın
İmparatoru’nu ne kadar da “kendimiz” gibi
zannediyoruz. Konu yine başa doğru çekiyor; kendimiz…
Yani kendini fethedemeyenler!
SON SÖZ NİYETİNE
Hünkar-ı Âzâm’ın, Akşeyh (Akşemseddin), Molla Güranî,
Molla Yegan, Akbıyık Sultan gibi zatların
önünde edep tuttuğunu pek çoğumuz bilmiyor belki de.
Sadece “sıra dışı” olan şahsiyetini anlatmaya
kalksak bir kitap çıkar. Biz burada şimdilik neden beyaz
perdede anlatılamadığını anlatmış olalım.
28