Dilhâne Mayıs Sayısı MAYIS Sayısı (1) | Page 28

Diziden önce özel hocaların gözetiminde bilmem kaç saat boyunca at üzerinde kılıç sallama talimi yapan yıldız oyuncumuz her bölümde en az 15 dakika at koşturacak, 10 dakika kılıç sallayacak. Kabadayılığın sanatı yapılacak. Bununla beraber yakın karakterlerden ihanet edecek, devleti satacak olanlar da hazırlanır. Sadık kahramanlar da vardır elbet; onlar da takip edecektir olan biteni. Ayrıca Saray Hanımları arasında zaman zaman çekişmeler, atışmalar, güç savaşları ve tabi ki Osmanlı Hakanı ile romantik dakikalar yer alacaktır. İşte yetenekte zirve! Yiyen olursa döner deriz; “Fatih’i ve Konstantiniyye’nin fethini anlatıyoruz kardeşim!” Amerikalı bir tarihçi ile yapılan röportajda okumuştum. “Fatih on yıl daha yaşasa ne olurdu?” sorusuna (gülerek) “Bugün hepimiz Müslüman olurduk muhtemelen!” cevabını veriyordu. Gerçeklik payı vardır bu sözün. Bizans’tan sonra Kızılelma’yı İkinci Konstantiniyye olan Vatikan olarak belirleyen Hazreti Fatih’in ömrü Roma’yı fethetmeye yetseydi, dünya tarihinin seyri değişirdi şüphesiz. “Fatih” denildiğinde kimden bahsettiğimiz hakkında pek fikrimiz yok. Üçüncü Roma’nın İmparatoru’nu ne kadar da “kendimiz” gibi zannediyoruz. Konu yine başa doğru çekiyor; kendimiz… Yani kendini fethedemeyenler! SON SÖZ NİYETİNE Hünkar-ı Âzâm’ın, Akşeyh (Akşemseddin), Molla Güranî, Molla Yegan, Akbıyık Sultan gibi zatların önünde edep tuttuğunu pek çoğumuz bilmiyor belki de. Sadece “sıra dışı” olan şahsiyetini anlatmaya kalksak bir kitap çıkar. Biz burada şimdilik neden beyaz perdede anlatılamadığını anlatmış olalım. 28