Dilhâne Eylül eylül | Page 52

Dün-ya Yahut Dünyaya Bir Bakış Yazı Şeyma Öztürk Dünde bıraktığınız her ne varsa çıkıp bir bir geldiler işte yanınıza. Siz susup buyur etmeden içeriye onlar kendilerinden emin bir şekilde dikildiler karşınıza. Unuttuğu yerden vurulurmuş ya insan işte öyle bir haleti ruhiye... Unuttuğunuz misafirler konuşmaya başladıkça siz mahkûm koltuğuna esir oldunuz. Durun kapatmayın ışıkları. Durun kuşları indirmeyin gökyüzünden. Durun gerçekler bunlar… Unutulmaya yüz tutmuş gerçekler. Kirpiklerinizin ucuna bir misafir geldi kuruldu işte. Bir tebessüm edip şöyle dedi: varlığını unuttuğun dostun onu hatırladığına çok sevindi… Ne oluyordu? Kafayı mı yemek üzereydin. Hayır, sadece gerçekler gelip haklarını talep etmektelerdi. Evvela kirpiklinin ucuna gitti ellerin. Ve ardın sıra boşaldı yeryüzüne şimdiye kadar yağmamış olan yağmurlar… Beyninin içinde birçok nota birbirini kovalamaya başladı. Evet dedin evet hatırladım dedin… Unuttuğun en kavi dostunu o anda anımsadın elini yüreğine götürdün. Ve şimdiye kadar duyulmamış bir solist en şaşalı peşrevini icra ediyordu. Varlığına şükredip bir köşeye sinip onu dinledin. Onun yüzü en belirgin bir şekilde burada çıktı karşına. Bu nasıl bir şeydi. Her şeyin evvelinde ve ahirinde gizli olan tek bir duygu vardı: sevgi… Ve sen onu sevdiğin için ne kadar şanslı olduğunu anladın. Sen yıllar yıllar öncesinde önce kendini sonra onu terk etmiştin. Ama o bir an bile gitmemişti senden. Dünya ne garip bir yerdi. Birden gözlerini açtın. Bir masan ve masanın üzerinde yığınla makale kitap… Bir levha büyük harflerle yazılı adın. Gerçekler… Sana bir yük olan başında tiz bir ağrı. Olmak istediğin yer burası mıydı sorusu zihnini kurcalamakta. 52