Dün-ya Yahut Dünyaya Bir Bakış
Yazı
Şeyma Öztürk
Dünde bıraktığınız her ne varsa çıkıp bir bir geldiler işte yanınıza. Siz
susup buyur etmeden içeriye onlar kendilerinden emin bir şekilde dikildiler
karşınıza. Unuttuğu yerden vurulurmuş ya insan işte öyle bir haleti ruhiye...
Unuttuğunuz misafirler konuşmaya başladıkça siz mahkûm koltuğuna esir
oldunuz. Durun kapatmayın ışıkları. Durun kuşları indirmeyin gökyüzünden.
Durun gerçekler bunlar… Unutulmaya yüz tutmuş gerçekler. Kirpiklerinizin
ucuna bir misafir geldi kuruldu işte. Bir tebessüm edip şöyle dedi: varlığını
unuttuğun dostun onu hatırladığına çok sevindi…
Ne oluyordu? Kafayı mı yemek üzereydin. Hayır, sadece gerçekler gelip
haklarını talep etmektelerdi. Evvela kirpiklinin ucuna gitti ellerin. Ve ardın
sıra boşaldı yeryüzüne şimdiye kadar yağmamış olan yağmurlar… Beyninin
içinde birçok nota birbirini kovalamaya başladı. Evet dedin evet hatırladım
dedin… Unuttuğun en kavi dostunu o anda anımsadın elini yüreğine
götürdün. Ve şimdiye kadar duyulmamış bir solist en şaşalı peşrevini icra
ediyordu. Varlığına şükredip bir köşeye sinip onu dinledin. Onun yüzü en
belirgin bir şekilde burada çıktı karşına. Bu nasıl bir şeydi. Her şeyin
evvelinde ve ahirinde gizli olan tek bir duygu vardı: sevgi… Ve sen onu
sevdiğin için ne kadar şanslı olduğunu anladın. Sen yıllar yıllar öncesinde
önce kendini sonra onu terk etmiştin. Ama o bir an bile gitmemişti senden.
Dünya ne garip bir yerdi.
Birden gözlerini açtın. Bir masan ve masanın üzerinde yığınla makale
kitap… Bir levha büyük harflerle yazılı adın. Gerçekler… Sana bir yük olan
başında tiz bir ağrı. Olmak istediğin yer burası mıydı sorusu zihnini
kurcalamakta.
52