Dilhâne Ekim ekim | Page 29

Salkımlı Mavi Sümbüller Yazı Şeyma Öztürk İşte, işte şuradaki sokak, neden adına Katip Çelebi demişler? Şuradaki evde mi soluklanmış, şurada bahçesinde salkımlı mavi sümbüllerin olduğu evde mi konuk olmuş? Burası mıymış Fatih'le Yavuz Sultan Selim Camii arasında oturduğu evi? Her gece ayın şavkının vurduğu penceresinde tüm dertlerinin esamesinin dahi okunmadığı kitaplarını okuduğu? Burası mıymış bin üç yüz kitap hatmettikten sonra tek bir eser hayata getirdiği evi? İnsan ancak okuyunca anlarmış kâinatı. İnsan ancak okuyunca gerçek dert sahibi olurmuş. Dert... Peki ya bizim dertten anladığımız nedir? Alamadığımız ayakkabı mı derdimiz? Alamadığımız son teknoloji telefon mu tablet mi? Yoksa sağlıklıyken kıymetini bilmediğimiz sağlığımız mı? Sahi, sahi soruyorum size? Kimsenin, en ilim sahibi insanların dahi adını bilmediği bir hastalık sizin başınıza gelmiş olsa ne yapardınız? Dünyanın en şanssız insanı mı telakki ederdiniz kendinizi yoksa şu sokağa adı verilmiş Katip Çelebi gibi bana gelen dert nedir diye binlerce kitap karıştırıp bu hastalığın ne olduğunu araştırıp yeni ilimlerin kapısını mı açardınız kendinize? Size bir miras kalsa ne yapardınız? Mirası nereye harcasam diye mi düşünürdünüz yoksa Katip Çelebi gibi kendinize devasa bir kütüphane mi yaptırırdınız? Bahçenize salkımlı mavi sümbüller ekip o eşsiz kokunun eşliğinde kitaplarınızın size verdiği huzuru mu dinlerdiniz? Okuyalım, okudukça kainatı okuyalım. Okuyalım ki gökyüzüne de yeryüzüne de baktığımızda Rahman'ı temaşa eyleyelim. Nedenlerin sırrına vakıf olup kainatı keşfedelim. Hiçbir şey nedensiz değildir. Her şeyin bir hikmeti olduğunu anlayalım anlatalım. Haydi gidelim buralardan. Varalım varılacak en güzel yere. Nedenlerin nedenlerinin anlaşıldığı yere varalım. Rahman'ın huzuruna varıp huzura erelim. Şimdi bir kuş olsam. Uçsam uçsam varsam. 29