Salkımlı Mavi Sümbüller
Yazı
Şeyma Öztürk
İşte, işte şuradaki sokak, neden adına Katip Çelebi demişler? Şuradaki evde
mi soluklanmış, şurada bahçesinde salkımlı mavi sümbüllerin olduğu evde mi
konuk olmuş? Burası mıymış Fatih'le Yavuz Sultan Selim Camii arasında
oturduğu evi? Her gece ayın şavkının vurduğu penceresinde tüm dertlerinin
esamesinin dahi okunmadığı kitaplarını okuduğu? Burası mıymış bin üç yüz
kitap hatmettikten sonra tek bir eser hayata getirdiği evi?
İnsan ancak okuyunca anlarmış kâinatı. İnsan ancak okuyunca gerçek dert
sahibi olurmuş. Dert... Peki ya bizim dertten anladığımız nedir?
Alamadığımız ayakkabı mı derdimiz?
Alamadığımız son teknoloji telefon mu tablet mi?
Yoksa sağlıklıyken kıymetini bilmediğimiz sağlığımız mı?
Sahi, sahi soruyorum size? Kimsenin, en ilim sahibi insanların dahi adını
bilmediği bir hastalık sizin başınıza gelmiş olsa ne yapardınız? Dünyanın en
şanssız insanı mı telakki ederdiniz kendinizi yoksa şu sokağa adı verilmiş Katip
Çelebi gibi bana gelen dert nedir diye binlerce kitap karıştırıp bu hastalığın ne
olduğunu araştırıp yeni ilimlerin kapısını mı açardınız kendinize? Size bir miras
kalsa ne yapardınız? Mirası nereye harcasam diye mi düşünürdünüz yoksa
Katip Çelebi gibi kendinize devasa bir kütüphane mi yaptırırdınız? Bahçenize
salkımlı mavi sümbüller ekip o eşsiz kokunun eşliğinde kitaplarınızın size
verdiği huzuru mu dinlerdiniz? Okuyalım, okudukça kainatı okuyalım.
Okuyalım ki gökyüzüne de yeryüzüne de baktığımızda Rahman'ı temaşa
eyleyelim.
Nedenlerin sırrına vakıf olup kainatı keşfedelim. Hiçbir şey nedensiz
değildir. Her şeyin bir hikmeti olduğunu anlayalım anlatalım. Haydi gidelim
buralardan. Varalım varılacak en güzel yere. Nedenlerin nedenlerinin
anlaşıldığı yere varalım. Rahman'ın huzuruna varıp huzura erelim. Şimdi bir
kuş olsam. Uçsam uçsam varsam.
29