Dilhâne Ekim ekim | Page 28

Salkımlı Mavi Sümbüller

Salkımlı Mavi Sümbüller

Yazı

Şeyma Öztürk

Gözlerimi semanın huzuruna mihman eyledim . Kuşlar geldi , kelebekler uçtu , bir deli sinek tüm kuvvetiyle çırpı kanatlarını . Bir hüzün , deli bir hüzün var içimde . İçime sığmayan içimden kopan lâkin benden olan bir hüzün var . Yol gitmekle biter mi ? Her varılacak yola ayakların varmasıyla gidilir mi ? Varılmıyor . Geldim demekle gelinmiyor . Koştum , koştum ... Dizlerimde derman bitene kadar koştum . Kulaklarımda bir deli ses . Kalbim şimdi çıkacak kulaklarımdan az kaldı ... Kalbin varlığını hissetmek . Bir kalbinin olduğunu bilmek ne garip şey . Bir koku , ferahlatıcı , serinletici , beni taa çocukluğuma vardıracak bir koku ...
Nedir bu koku , nereden çıkıp geldi misafir oldu yanı başıma ? Zihnimde bin bir soru koyuldum yola . Buldum onu işte orada ; salkımlı mavi sümbüller ... Sanki kâinatın tüm huzurunu tüm güzelliğini yüreğinde taşımakta . Ya Rahman , kâinatın bu kadar güzelken kim bilir sen , sen ne kadar güzelsindir . Sen ne kadar lâtif , sen ne kadar zarifsindir . Peki ya seni seven Rasulün ( s . a . v .) seni seven peygamberlerin , senin yoluna revan olan alimlerin ne kadar güzeldir . Güzel olan her şey her güzelliği sinesinde saklar . Nisyanın pençesinde soluklanan insan ise bu sinenin içinde saklı hazineyi bulmakla mükelleftir . Peki ya görevinin ne kadarını yapar ? Bulur mu aradığını varır mı gideceği yere ? Sokaklar , caddeler , evler neden farklı farklı isimlerle adlandırılır ? Nedir onlara bu kimliği veren ? İşte şu sokak neden adına Necip Fazıl demişler ? Bu sokaktan mı geçmiş , şu bahçesinde kırmızı katmerli güllerin bulunduğu güneş kırıntılarının misafir olduğu yerde mi yaşamış ? İşte bir acaba daha emanet edildi zihnime .
28