Dilhâne Ağustos agustos | Page 50

Kömür Yazı Faruk Yıldız Fakat odun bu kez istediği gibi yolun ortasına kadar gitmedi. Bir an tereddüt etti çocuk. Çıkıp alsa, tekrar atmayı denese… Hayır! Şoföre görünmesi, her şeyi berbat etmesi işten bile değildi. En iyisi tam önünden geçerken davranmak, odunu bir hamlede arka lastiklere doğru itmekti. Bekledi, bekledi, bekledi… Ve tam düşündüğü anda fırladı saklandığı taşın arkasından. Elini oduna uzattı, ayağı kaydı ve yere kapaklandı… Kamyon, bu kez de hiç olmadığı kadar sarsılmıştı. Her zamankinden fazla kömür saçtı yola. Üzerindeki tonlarca yük, kulakları yırtan motor sesi olmasa içindeki iri kıyım şoför bir şeylerden şüphe edebilirdi belki. Ama etmedi. Geldiği gibi hızla ve gürültüyle döndü virajı. Bu sefer de çığlıklar attı çocuklar. Biri hariç… Biri susuyor, biri yol ortasında hareket etmeden duruyordu. O hep susacaktı artık. Çığlık atmayacak, sevinmeyecek, gülmeyecek, seneye de giysin diye bir numara büyük alınmış ayakkabılarıyla top oynamayacaktı artık. Ertesi gün bir gazetenin üçüncü sayfasına kızıl saçlı bir çocuğun fotoğrafını koydular. Bir de kamyon fotoğrafı vardı haberde. Kamyonun tepesinde kocaman harflerle “Allah Korusun” diye yazıyordu. Mahalleden biri bu haberi gazeteden kesip bir kenara sakladı. Zaten o, böyle bir mahalleydi. Biri gazetede haber olursa mutlaka alıp saklanırdı. İyi ya da kötü, ölü ya da diri fark etmezdi. 50