Kömür
Yazı
Faruk Yıldız
Fakat odun bu kez istediği gibi yolun ortasına kadar gitmedi. Bir an
tereddüt etti çocuk. Çıkıp alsa, tekrar atmayı denese…
Hayır! Şoföre görünmesi, her şeyi berbat etmesi işten bile değildi.
En iyisi tam önünden geçerken davranmak, odunu bir hamlede arka
lastiklere doğru itmekti. Bekledi, bekledi, bekledi… Ve tam düşündüğü
anda fırladı saklandığı taşın arkasından. Elini oduna uzattı, ayağı kaydı ve
yere kapaklandı…
Kamyon, bu kez de hiç olmadığı kadar sarsılmıştı. Her zamankinden fazla
kömür saçtı yola. Üzerindeki tonlarca yük, kulakları yırtan motor sesi
olmasa içindeki iri kıyım şoför bir şeylerden şüphe edebilirdi belki. Ama
etmedi. Geldiği gibi hızla ve gürültüyle döndü virajı.
Bu sefer de çığlıklar attı çocuklar.
Biri hariç…
Biri susuyor, biri yol ortasında hareket etmeden duruyordu. O hep
susacaktı artık. Çığlık atmayacak, sevinmeyecek, gülmeyecek, seneye de
giysin diye bir numara büyük alınmış ayakkabılarıyla top oynamayacaktı
artık.
Ertesi gün bir gazetenin üçüncü sayfasına kızıl saçlı bir çocuğun fotoğrafını
koydular. Bir de kamyon fotoğrafı vardı haberde. Kamyonun tepesinde
kocaman harflerle “Allah Korusun” diye yazıyordu. Mahalleden biri bu
haberi gazeteden kesip bir kenara sakladı.
Zaten o, böyle bir mahalleydi. Biri gazetede haber olursa mutlaka alıp
saklanırdı. İyi ya da kötü, ölü ya da diri fark etmezdi.
50