MÂHLİKÂ
Zerreler zâhir mi olurdu âfitâbı
olmasa
Katreler kande yağardı hîç
sehâbı olmasa
Dünyada her şeyin bir oluş
sebebi vardır. Hiçbir şey yok yere
olmamış, nizâm-ı âlemde
O’ndan habersiz yaprak
kıpırdamamış ve birbirine bağlılık
ilgisiyle her şey O’nun nişânını
taşımak hüviyetiyle yaratılmıştır.
İlk beyitte sebepsiz, vesîlesiz
zerrelerin göze görülemeyeceği
anlatılmıştır. Zerrelerin varlık
iddiasında bulunması için
vesîlerleri ışıktır. En mühim ve en
büyük ışık kaynağı da âfitâb,
yani güneştir. İkinci mısra’da ise
“hiç bulut olmasa damlalar nasıl
yağardı?” diye sorulmaktadır.
Soru kelimesi ifâdeyi
güçlendirmiş ve beyti aksi iddia
edilemez bir kesinlikle Allah’ın
sebepsiz bir yaratması
olmayacağı fikrine taşımıştır.
Bahr-i zâtın mevcinin hîç haddi
vü pâyânı yok
Zâhir olmazdı cihân anın habâbı
olmasa
“Senin zât denizinin dalgalarının
hiç sınırı ve sonu yoktur. Eğer bu
denizin su kabarcıkları olmasa
cihân da ortaya çıkmazdı.”
Denizin kıyısında su kabarcıkları
“habâb” görmek, oradan az
evvel bir dalganın geçtiğine
işârettir. O hiçbir şeye benzemez
ama ilmiyle ucu bucağı
olmayan, ihâyetsiz bir deniz
gibidir. Hakkıyla bilinemez ama
onu bilmek için her yola çıkan
bu dalgalara tutulacaktır.
Cemâli ortaya çıkmasa dalgalar
hiç dinmezdi, bir gün nihâyet
dindi ve cihân ortaya çıktı, yani
yaratılmış her şey sevmesiyle
oldu.
Herkes anlar hem görürdü
yüzünü ey dost senin
Kibriyâ-yı len terânî’den nikâbı
olmasa
“Ey dost “len terânî”
büyüklüğünden, azâmetinden
örtün olmasa senin yüzünü
herkes anlar ve onu herkes
görürdü.”
“Len terânî yani “beni
göremezsin” buyurarak Allahu
te’âlâ Hz. Musâ’ya
görünmekle birlikte Hz. Musâ
onu göremedi.
NİYÂZÎ MISRÎ’DEN BİR
GAZEL ŞERHİ DENEMESİ