Dilhane Mart Sayısı mart | Page 21

MÂHLİKÂ Zerreler zâhir mi olurdu âfitâbı olmasa Katreler kande yağardı hîç sehâbı olmasa Dünyada her şeyin bir oluş sebebi vardır. Hiçbir şey yok yere olmamış, nizâm-ı âlemde O’ndan habersiz yaprak kıpırdamamış ve birbirine bağlılık ilgisiyle her şey O’nun nişânını taşımak hüviyetiyle yaratılmıştır. İlk beyitte sebepsiz, vesîlesiz zerrelerin göze görülemeyeceği anlatılmıştır. Zerrelerin varlık iddiasında bulunması için vesîlerleri ışıktır. En mühim ve en büyük ışık kaynağı da âfitâb, yani güneştir. İkinci mısra’da ise “hiç bulut olmasa damlalar nasıl yağardı?” diye sorulmaktadır. Soru kelimesi ifâdeyi güçlendirmiş ve beyti aksi iddia edilemez bir kesinlikle Allah’ın sebepsiz bir yaratması olmayacağı fikrine taşımıştır. Bahr-i zâtın mevcinin hîç haddi vü pâyânı yok Zâhir olmazdı cihân anın habâbı olmasa “Senin zât denizinin dalgalarının hiç sınırı ve sonu yoktur. Eğer bu denizin su kabarcıkları olmasa cihân da ortaya çıkmazdı.” Denizin kıyısında su kabarcıkları “habâb” görmek, oradan az evvel bir dalganın geçtiğine işârettir. O hiçbir şeye benzemez ama ilmiyle ucu bucağı olmayan, ihâyetsiz bir deniz gibidir. Hakkıyla bilinemez ama onu bilmek için her yola çıkan bu dalgalara tutulacaktır. Cemâli ortaya çıkmasa dalgalar hiç dinmezdi, bir gün nihâyet dindi ve cihân ortaya çıktı, yani yaratılmış her şey sevmesiyle oldu. Herkes anlar hem görürdü yüzünü ey dost senin Kibriyâ-yı len terânî’den nikâbı olmasa “Ey dost “len terânî” büyüklüğünden, azâmetinden örtün olmasa senin yüzünü herkes anlar ve onu herkes görürdü.” “Len terânî yani “beni göremezsin” buyurarak Allahu te’âlâ Hz. Musâ’ya görünmekle birlikte Hz. Musâ onu göremedi. NİYÂZÎ MISRÎ’DEN BİR GAZEL ŞERHİ DENEMESİ