RABİA SELVANUR ŞANLI
Uçaktan iner inmez başladı
imtihan silsilemiz. Bu yol bizim
Şark'a gidişimiz, bu yol bizim
köye varışımız.Sebepsiz, beş
günlüğüne Adıyaman'a
geldik. Aklımda onlarca soru
var. Servise biniyoruz. Tam o
sırada kaldırıyorum
bakışlarımı, yol boyunca aynı
manzara: pembe
yanaklı,esmer şark çocukları.
Yaşlarına uygun neşeleri,
tebessümlerine gizli
cümleleri.Yol boyunca
düşündüm bu insanların
kaderini ve yine yol boyunca
zikrettim "nedendi çileleri". Yol
bitiyor,menzile
varıyoruz.Henüz sabır heybem
boş. Yeni başlamış
imtihanlar.Yerleşiyoruz,
dinleniyoruz biraz.Yüreğim
sadece günün belli
saatlerinde sakinleşiyor, o
saatler dışında içim hep
karanlık.Çorba içiyoruz. Gün
bitiyor.Derken bir, iki... Günler
ardı sıra, ben çok
sıkılmışım.Tanıdık bir
tebessüme muhtaç
uyuyorum geceleri.Şark'ın
ferahlatıcıymış dağları,
toprakları.Sıkışıp kalmışım yeşil
kapının ardına. Erişemiyorum
dağlara,basamıyorum soğuk
asfalta.Yalnızım, tanıdık bir
gülümseme olmadıkça
yalnızım. Ben ne zaman yalnız
kalsam özlerim eskileri.Ne
zaman evimi özlesem kalbim
konup gidiyor eski odama;
arıyorum eski ailemi,eski
neşemizi ancak kirli,eski,boş
bir evin kapısını ne kadar
çalarsan çal içeriden
yankılanan tok bir kapı vurma
sesi dışında hiçbir şey gelmez
geri.Ben bunu öğrendim
Adıyaman'da bunaldığım
kalabalığın dördüncü yalnız
gecesinde.Ben bunu
öğrendim henüz yeni
başlamış bir ömrün imtihan
arifesinde.Beşinci günün
sonunda buluyorum tanıdık
gülümsemeyi beklenmeyen
bir ikindi vakti, uçağıma
gitmeden hemen önce başını
kaldırıp nazar ediyor nurlar
içinde ve ben şimdi tam
manasıyla varıyorum
menzile...
ŞARKA GİTMEK