Türkiye Kadastrosu’nun Tarihçesi
2. TÜRKİYE’DE MODERN KADASTRO ÇALIŞMALARI
658 sayılı Kanunla Tapu Müdüriyeti Umûmiyesi’ne merbût bir kadastro birimi ihdas
edilmesine karar verildikten sonra kadastro faaliyetlerini yürütme sorumluluğunu yüklenen
teşkilat, “Kadastro Müdüriyeti” adı ile ilk defa 1926 senesi Muvazene-i Umûmiye Kanunu’nda
Tapu Müdüriyeti Umûmiyesi’ne ayrılan cetvelde teşkilatın merkez birimleri arasında yer almıştır. Zikredilen bütçe kanununda “kadastro müdürü, kadastro müdür muavini, kadastro mümeyyizi, tetkik memuru, istatistik memuru ve kâtip” kadrosundan müteşekkil olan Kadastro
Müdüriyeti’nin, aynı Kanunun “Esâmi-i Devair” bölümünde “Tapu ve Kadastro” şeklinde adlandırılarak yer alması dikkat çekicidir. 1927 senesi bütçesinde ise bu durum kalıcı bir hâl alarak teşkilat “Tapu ve Kadastro Umûm Müdürlüğü” unvanıyla en son şekline kavuşturulmuştur. Ancak, anlaşıldığı kadarıyla teşkilatın adı bazı eserlerde zikredildiği gibi 1927 de değil
1926 senesi bütçe kanununda ilk kez Tapu ve Kadastro olarak kullanılmaya başlanmıştır. Teşkilatın adında ve idarî yapısında meydana gelen bu değişimle birlikte kadastro faaliyetlerinin
büyük bir ivme kazandığı savunulabilir. Gerek gerçekleştirilen işlemlerin muhteviyatı gerekse kurumun yapısal özellikleri göz önüne alındığında böyle bir birleşmenin zaman içerisinde
zaruri bir durum hâline geldiği ifade edilebilir.
658 sayılı Kadastro Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden sonra Tapu ve Kadastro
Umûm Müdürlüğü bünyesinde gerçekleştirilen kadastro çalışmaları, 1926 yılında İstanbul,
İzmir, Konya, Bursa, Manisa, Denizli, Malatya, Ankara illeri dâhilinde devam etmiştir. Bu yerlerin arasında Mudanya kazasının kadastrosu aynı yılın sonlarında bütün teferruatlarıyla sonuçlandırılarak, memleketimizde en evvel kadastrosu biten kasaba olmuştur.785 1926 yılı Eylül sonundan 1927 senesi sonuna kadar geçen süre zarfında Gaziantep, Kars, Aydın, Erzurum,
Artvin gibi kadastro ve tapu tahriri bölgeleri dâhilinde bulunan bazı mevkilerin de kadastrosu tamamlanmış bulunmaktadır. Osmanlı döneminden itibaren süregelen ve Cumhuriyet’in
ilk yıllarında da devam etmekte olan, arazilere hukuken sahip olanlar ile onları