2
Haziran / 3 Sayı : 29
Bu ordu Generallerin değil, Mehmetlerin ordusudur!
Osman GÜRÇAY
Siz profesyoneller pek bilmezsiniz ama Bayrak bir
ülkenin en büyük moral değeridir. Bir sporcu başarısını bayrağına sarılarak kutlar. Birincinin adı söylenir
ama göndere ülkesinin bayrağı çekilir. Mehmetler
bila bedel yaptıkları askerlik hizmetine bayrakla
uğurlanırlar. Gelin alayının başında bayrak dalgalanır.
Kefere, Ay’a ayak bastığında ilk iş olarak oraya bayrak dikmiştir. Ulubatlı Hasan’ın Bizans surlarında
şehit düşme pahasına diktiği bayrak ile Konstantinapolis’in adı İstanbul olmuştur.
Mustafa Kemal Atatürk’ün en olumsuz şartlarda bile
neler yapılması gerektiğini anlatan hitabe, ‘vatanı
korumak için maaş alanlara’ bir kez daha hatırlatmak amacıyla okunmalıdır diye düşünüyoruz.
Siz profesyoneller pek inanmazsınız ama bu milletin
yoksulluğa, haksızlığa, hırsızlığa karşı derin bir sabrı
[email protected]
vardır. Lakin söz konusu Bayrak olursa dağları yırtar,
enginlere sığmaz taşar ve kutsalına göz dikeni
boğar.
Şimdi yutkunun ve bir kez daha okuyun!
Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklâlini, Türk
cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur.
Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde
dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek
dâhilî ve haricî bedhahların olacaktır.
Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini
düşünmeyeceksin. Bu imkân ve şerait, çok namüsait
bir mahiyette tezahür edebilir.
BTSO’nun 125.nci Yıl Töreni
Koza Han’da 6 Haziran 1889’da Osman Fevzi Efendi ve arkadaşlarının engin bir
vizyonla kurduğu Bursa Ticaret ve Sanayi Odası, 125. yılını Merinos AKKM’de
gerçekleştirdiği bir organizasyonla kutladı.
Önce gecenin iyi olduğunu düşündüğüm taraflarına değinmek
istiyorum. Törenin açış konuşmasını yapan Osman Fevzi
Efendi hepimizi çok duygulandırdı. Bursa’da ilk kez gerçekleştirilen hologram gösterisi
sayesinde Rahmetli Osman
Fevzi Efendi’yi üç boyutlu olarak
sahnede hem gördük, hem de
dinledik.
AKKM’nin fuayesinde konuklar
için güzel bir sunum hazırlanmış ve konukların sohbet edebilecekleri alanlar yaratılmıştı. Ben
eski ağabeylerimden Metin Kızanlıklı, Ersan Şekercioğlu ve
Mutlu Uraz ile zaman tünelinde
tur atıp çok keyifli sohbetler
ettim.
Günün anısına konuklara
125.nci yıl madalyonu verilmesi
de çok güzeldi. Tasarım ve görüntü olarak gerçekten saklanacak değerde yapılmış.
Biraz da eleştirelim mi?
Davet metninde 19:30 yazıyordu ve genellikle eski tüfekler
randevu saatlerine çok sıkı riayet ederler. Onur ödülü alacak
olan ve bir çoğunun yaşı 70+
olan delikanlılar tam vaktinde
hazirunu oluşturmuşken, ev sahibi ve protokolün Borsa’da “dış
yemek” nedeniyle randevuya
çok geç gelmeleri yakışıklı olmadı.
ken ve dinlerken sükût-u hayale
uğradım.
Bursa’nın ilk gururlarından biri
olan, ilk günkü gibi değerini koruyan İskender Kebabı’nın nöbetçisi Yavuz İskenderoğlu’nun
incitildiği duyumunu da eklemek istiyorum.
BTSO Başkanı İbrahim Burkay’ın
günün adamı olması dolayısıyla
kapsamlı ve süreli bir konuşma
yapmasını doğal karşılıyorum
ama diğer konuşmacıların nezaketen davet edildikler kürsüden beş dakikada inmesi
gerektiğini düşünüyorum.
Hele bir Rıfat Hisarcıklıoğlu faciası vardı ki evlere şenlikti. Aslını bile haz etmediğim kötü bir
Beyaz Şov öykünmesi izledik.
Her cümlenin sonunda birilerine alkış istemesi baydı.
Yahu, Bursa’da konuştuğunun
farkında bile değilsin ki; ekrana
yansıttığın tabloda en kötü not
sahibine başkent deyip dalga mı
geçiyorsun? Tabloda Gaziantep:
34., Kocaeli: 31., Kayseri: 11.
Adana: 10., Bursa:1..
Sonra da Bursa başkent öyle
mi? Doğrusu TOBB Başkanı’nı
içini hamasetle doldurulmaya
çalıştığı boş konuşmasını izler-
Ardından uzattııııııı da uzatttııııııııııııı...
O kadar uzattı ki; AKKM’de diğer
konuşmacılar gibi o da
Atatürk’ü anmayı bile unuttu.
Gece yarısına doğru konuşmalar bitti ama çok önemli bir ayrıntı unutulmuştu. Duayenlerin
hepsi yaşlıydı ve 15 saniyelik seremoni için saatlerce bekletilmişlerdi.
Şekerlisi var, tansiyonlusu var,
kalplisi var, prostatlısı var...
200 yaşını kutlarken o gece
orada olanların hiç biri hayatta
olmayacak ama belki de çok
daha boyutlu ve kendi sesiyle
konuşturulacak bir görsel efekt
ile bugünün değerleri sahneye
gelecekti r. Unutulmasın ki o
günlerinde onur ödülü alacak
ağabeyleri olacaktır. Onları sıkıntıya sokmamak adına bu
küçük aksaklıkları düzeltmek
herkesin görevi olmalıdır.
İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar,
bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin
mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın
bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her
köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.
Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak
üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar,
gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler.
Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet,
fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait
içinde dahi vazifen, Türk istiklâl ve cumhuriyetini
kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.
Mart bitti, çatıda bir
şey bulamazsınız...
CHP Cumhurbaşkanlığı seçimine komşu düğünü
ruh haliyle bakıyor mu nedir? Bana, günü gelince
bir çeyrek altın takıp görevini ifa edecek, ardından
da eğlence faslında “Ankara’nın Bağları” eşliğinde
ortada iki dönüp evine geri dönecek gibi geliyor.
Cumhurbaşkanlığı seçimi oylaması TBMM’de yapılsa seçim “nitelikli parmak sayısı” ile yapılacağından ve Ak Parti’nin dediği olacak olduğundan, bu
ataletin bir mazereti olabilir ama halkın seçeceği bir
Cumhurbaşkanı yarışında ısınma turlarına bile başlamamak CHP adına siyasî bir defodur.
Kendi tezleri olmayan, dayatılan tezlere karşı antitez üretemeyenler ‘siyasî mevta’ olurlar. Siz bir yarışta mücadele edeceğiniz rakibiniz için ‘o yarışa
katılmamalı’ diye tez üretemezsiniz. Böyle derseniz,
ki diyorsunuz, yarışa üç sıfır yenik başlıyorsunuz
demektir.
Ak Parti’de üzerinde herkesin birleştiği ve açıklanması sadece malumun ilanı olacak adayı Recep
Tayyip Erdoğan’dır.
CHP ile MHP hala çatılarda dolaşmaktadır. Mart ayı
geçeli 3 ay oldu artık çatıda birşey bulamazlar.
Temmuz’u Ramazan ile bitirdiğimizde, seçim ayı
olan Ağustos kapıya dayanmıştır.
CHP kanadında minderde kaybolacak bir çok isim
dillendirilmektedir. Yaşına başına bakmadan 75+ insanları adaylık için tartışmak havanda su dövmek
değil midir? Deniz Baykal’la seçim kazanmanın tekeden süt çıkartmaktan zor olduğunu Genel Merkez dışında herkes bilmektedir.
Bu seçimde CHP’nin aday aramasına gerek yoktur.
Cumhurbaşkanı adayı olması gereken tek bir isim
vardır, o da Kemal Kılıçdaroğlu’dur. Mindere o çıkmalıdır. Hünerlerini ortaya koymalıdır. Muhalefette
belki de iç çekişmelerden yapamadıklarını bu seçimde yapmalıdır. Yarışı kaybederse başkanlıktan
çekilerek CHP’yi gençlere bırakmalıdır.
Her iktidarın bir alternatifi olmalıdır ki sistemin adı
demokrasi olsun. Siz bu halka hiç bir şekilde alternatif olma duygusunu veremediniz. Bari kendinizi
kantara çıkarın da ne çektiğinizi görünüz.
Demokrasi yok dediğiniz Ak Parti bütün seçimlere
kazanmak için giriyor ve başarıyor. Başaramadığı il
ve ilçelerin teşkilatlarını sorguluyor ve istifalarını alıyor.
CHP ve MHP’de ise bunun örneğini görmüyoruz.
Bursa özelinde bile iki parti de kesinlikle başarısız
olduğu halde ne bir ‘beceremedik’ istifası, ne de
‘görevden alma’ olmaması hazindir. Statükoculuk,
seçkincilik aslında bu partilerde vardır.
Sözün özü: Çatı ile vakit geçirmenin bir anlamı
yoktur. Seçim bir iddia işidir ve süreç bir Genel Başkanlar yarışına gitmektedir. Bundan kaçmak korkakların işidir. Kılıçdaroğlu ya aday olmalı ya da istifa
etmelidir!