Bilakis Dergisi Şubat Sayısı Şubat Sayısı | Page 25

NAR SUYU Camelot ve Nar: Kral Arthur&Prenses Elizabeth KRAL ARTHUR VE PRENSES ELİZABETH 1.BÖLÜM: NAR SUYU İnsanı hayaller yıkar Ve hayalide insan Eğer kalırsan arada Yıkılan sen olursun hayatta Büyünün etkisine kapılırsan eğer Kapatır penceresini sana sonsuz güneş Ve hep gece yaşarsın hüznüne boğularak Merlin duymaz sesini, Artık Arthur'da olmazsa, Kim kurtarır Camelot'u. Değişmezse fani hayat, Kalmaz o zaman büyülü hayat. Yaşarsın Aşk’ı, Ama büyüsüz. Cadı girer araya yıkar hayalleri, Eğer sen sıkı tutunmazsan büyüye Kalmasın sen olan hayal gücü, O zaman kim yener kötü cadı Morganayı Arthur ve yuvarlak masa şövalyeleri, Onlar sahip çıkamazsa Krallığına, Sen alacaksın, Arthur'dan gücü. Ekskalibur olacak kalbin Vücudun Arthur kadar güçlü, Yüreğin Büyücü Merlin kadar yumuşak olacak. İzin vermeyeceksin, Sendeki sırrı çözmelerine Yaşayacaksın hayatı normal biri olarak Zamanı gelecek olacaksın bir prenses Şimdi susmalı ve yoluna devam etmelisin. Sır ortaya çıkana kadar. . . Şiiri yazmayı bitirdikten sonra sandalyeme yaslandım. Bir anda aklıma gelen kelimeleri birleştirdiğimde ortaya çıkan şaheser doğrusu hoşuma gitmişti. Büyük Britanya Kralı Arthur, dikkat çekecek bir konuydu. Kâğıdı katlayıp Tarih kitabımın arasına bir yere sıkıştırarak mor çantama atıp odadan çıktım. Merdivenlerden ağır adımlar inerken babamın sesini duydum; ''Bakıyorum erken uyanmışsın.'' kahvaltı masasında günlük yaptığı bir şekilde gazetesini okuyordu. İki saniyeliğine gazeteyi indirerek bana baktı. ''Evet, okula gitmeden Bayan Hock'a vermem gereken bir mektup var. Bu arada annem ve Tristan nerede?'' O sırada masanın üstünde duran bardakta taze sıkılmış nar suyu gözüme takıldı. ''Tahminde bulunabilirim. Tristan'a araba aldınız.'' Bu evde neden sürekli ikinci evlat muamelesi gördüğümü bilmiyordum. Babam bana bakarak ''Nar suyundan anladın değil mi?'' yüzündeki gülümseme beni haklı çıkarmıştı o canavar araba almışlardı. ''Evet baba, ne zaman sinirimi bozacak bir şey yapsanız hemen nar suyumu masaya koyarsınız.'' meyve suyundan bir yudum aldım, tadı enfesti ve taze olduğu belliydi. Babam gazeteyi indirerek yanıma sokuldu. Kravatını gösterdi ve mahcup bir şekilde güldü. Elimdeki bardağı kahvaltı masasına bıraktım. Kravatı yaparken ''Kaç yıl oluyor ve halen kravat bağlayamıyorsun.'' ''Biliyorum ama sen daha güzel bağlıyorsun falan filan.'' kafasını sağa sola yatırarak dalga geçti. Tanrım tam bir keçiydi. 24 ‘’Annem kadar olamaz baba.’’ kravatın son adımlarına gelmiştim. ‘’Elizabeth, kendine hep güven kızım. Çok önemli şeyler başarabilirsin zamanı gelince kalbin mantığınla yarışa girecek. Artık kalbinle değil de mantığınla karar vermeye başladığında işte o zaman yetişkin bir kadın olacaksın. İşte o gün büyük kararları verecek ve birilerini yönetecek duruma geleceksin.’’ dedi babam gözlerinin içi gülerek konuşuyordu. Doğrusu ben kendimi bile zor yöneten biriyken başkalarını yönetmek bana intihar girişimi gibi geliyordu.‘’Bunları bana bir kravatı bağladım diye söylemiş olamazsın baba?’’ artık basit bir kumaş parçası harika bir kravata dönüşmüştü. ‘’Hayır tatlım. İçimden geldiği için söyledim.’’ Eğilerek alnımdan öptü, yeşil gözleri bana hep hüznü hatırlatırdı. Durup saatlerce babama hayranlıkla bakabilirdim, kumral kısa saçları, yuvarlak gözlük çerçeveleri bana Harry Potter’ı hatırlatırdı. Gülünç bir konu doğrusu. İşim bittikten sonra çantamı alıp çıkarken ''Aa Elizabeth, akşam misafirlerimiz var.'' İş arkadaşı veya komşudur diye düşündüm daha da kötüsü okuldan bir öğretmenimin eve gelmesi. Zaten lisede okumak bana göre değilken birde eve öğretmenin gelmesi kâbus gibiydi. Kendimi biraz toparladıktan sonra ''Kim?'' diye sordum umursamaz bir halde. ''Gelince görürsün.'' Omuz silktim ve kapıdan ''Hoşça kal baba.'' diye bağırarak çıktım. Çantama telefonumu koymak için kapının önünde biraz oyalandıktan sonra hafif adımlar atarak bahçeyi geçtim. ''Günaydın Majesteleri.'' kadifemsi sesi duyunca başımı kaldırmadan çantamın fermuarını çektim ve her zaman ki gibi bu Duke’ten başkası değildi. ''Duke ne zaman bırakacaksın bana böyle seslenmeyi?'' Elimi tutarak dudaklarına götürdü ve hafif bir öpücük kondurdu. ''Sen ne zaman güzel olmayı bırakırsan.'' Duke ile sevgili değiliz sadece fazla yakın arkadaşız. Onunla yaklaşık sekiz senedir arkadaştık, küçüklüğümüzden beri Kral ve Kraliçe olur etrafımızdaki cansız nesnelere emir verirdik. Dostum hatta neredeyse kardeşim gibiydi. Esmer teni ve karma karışık siyah saçları vardı, yırtık kot pantolonu, bol beyaz tişörtü favorileri arasındaydı. Saçlarını yana savurmasına