Bilakis Dergisi Şubat Sayısı Şubat Sayısı | Page 10
İnci Ovalıoğlu
Mutlu Selluka
Taa okyanusların ötesinden geldiğini söyleyen bir kız vardı.
Saçlarını güneş ışıltısı süslerdi, gözlerini yıldızlar. Sıcak,
sıcacık bir meltem esintisine kapılmış gibi olurdu onu görenler.
Nar gibi yanardı yüreği, usul usul kıvılcımları sıçrardı etrafına.
O vakit toplar çıkısını, karanlık kayıplara karışırdı.
Yalnızlığının en yalın olduğu iklimin kıyısındaydı. Durup
baktığı, doyasıya seyre daldığı, kekik ve iğde kokulu
diyarda… Tüm dileği yazmaktı, yüreğinin derinliklerinden
çıkardığı incileri saçmaktı kağıda. Belki de dizip takmaktı
boynuna. Onu görenler, onda okusunlar diye..
Deniz suskundu. Gök suskun.. Martılar, denizin hırçın
çocukları, onlar çığlık çığlığaydı, sessizliği bir kağıt gibi
yırtarcasına.. Saçlarını denizde ıslatıp rüzgara bırakan kız,
çardağın altındaki tahta divanda ıssızlığın ortasında bağdaş
kurmuş oturuyordu. Oysa duyguları dururlar mı? Elindeki
kalemi yol edip kağıda dökülüyorlardı. Günlerdir aynı satırlardı
ardı ardına diziliveren. ‘Hep arada kalmış birinin öyküsü bu’
diye başlıyordu, otuz küsur yaşında, hep arada kalmış..
Arada;
İki arada, bir derede
Arafta
Varlıkla yokluk
Kalabalıkla tenhalık
Akılla kalp arasında sıkışıp kalmış
Bir varmış, çok yokmuş
Bir görünüp hep kaybolurmuş
Peri padişahının kızı da değilmiş
Zümrüdü Anka kuşunun gümüş kanatlarına tutunup
Kaf Dağının doruklarına da ulaşamamış
Hep miymiş, hiç miymiş
Kimmiş bilememiş
Bir yerlere ait olamamış
Ne çok savrulup durmuş oradan oraya,
Ne yaşama uyum sağlayabilmiş, ne ölüme
Boz bulanık sanrılarda kolu, bacağı, düşüncesi, görüşü
Sarhoş dolaşmış
Kendi içinde, düşlerinde, şehrin yollarında..
Dünya denilen bu dar, bu kararsız, bu sıkıntılı yurt ona göre
değilmiş
Yorgunmuş düşlerinden
Düşüncelerinden
Düşüşlerinden
Uzak bi yoldan gelmişçesine
Aşkın girdaplarında kaybolmuşçasına
Kayıpmış
Kaçakmış
Vazgeçmiş
Alışamamış bu dünya damına
Kıyıya vurmuş balık
Yuvasından düşmüş kuş misali umarsızmış
Yakınlar
Uzakmış,
Uzaklar
Daha da uzak.
Koca bir dağ taşıyormuş da başında, gölgesi gözlerinin önüne
düşüyormuş gibiymiş. Ya da bir bulutun içinden bakıyormuş
denize, kayığa, hayatına, vurgunu olduğu satırlara. Bu halin
bir adı sanı var mıymış ki?
9
sarhosbaliktopalmarti.tumblr.com
Aylar önce tesadüfen gittiği göz hekimi, görme kaybının
olduğundan, sebebinin sarı nokta hastalığı olabileceğini
fısıldamış, çok da üzerinde durmamıştı. Aradan epey
zaman geçmiş, havalar ısınır ısınmaz kendini deniz
kıyısına balıkçı kulübesine atmıştı. Sabah gün doğarken
uyanıyor, uzun uzun yürüyüp ardından denize bırakıyordu
kendini. Yüzmek nasıl iyi geliyordu ruhuna, bedenine.
Kızgın kumlara, güneşin koynuna uzanıverdiğinde
sarhoşluk hali sarıyordu tenini, ruhunu. Hele denizden
çıktığında bedenini kaplayan o karıncalanma hissi fena idi.
Ama ne fena.. Varlığını soyutlayan, yenid V