HAYAL
BAHÇEM
Simge Yılmaz MAKYAJSIZ
METRAJLAR
minervaspes.tumblr.com
sarhosbaliktopalmarti.tumblr.com
İnci O.
Ne güzeldi gölgesinde serinleyebileceğim
hayallerimin olması, düşerken tutunulan dal misali
tutunuyordum bu hayale
Sahafların tozlu raflarında kaybolmayı
istiyordum en çok koklaya koklaya bulmanın
tadına varırken bir kitabın sayfalarını
çevirmeyi,eski bir aşkla halleşmek gibi. Yitik bir
aşktı aradığım yitik bir şehir gibi yitip giden Aşk
değildi bendim belkide iyice kaybolmak için
seçmiştim bu mekanı; eskiye dair ne varsa
tenimde fikrimde sıkıştırıp bir kitabın arasına
sıvışıverecektim kimseler görmeden ve
dökülecektim apansız bir boşluğa ipinden kurtulan
inci taneleri gibi bir kağıdın beyazında dönüp
duracak döndükce harflere dönüşecektim,harflerle
avunurken sevdiğim yazar, yollara düşecektim
usulca döne dolaşa hayal bahçelerine dala çıka
yollarına düşecektim.
Kah uçsuz bucaksız lavanta tarlalarında
bembeyaz upuzun ifil ifil bir elbiseyle saçlarıma
iliştirdiğim duygularımı savura savura
yürüyecektim hiç yorulmaksızın hiç susamaksızın
o derin o muhteşem mor ülkede kendimi kaybedip
duruverecektim kapında;derin derin içine çektiğin
rengine vurgun olduğun bir demet lavanta halinde
beni bulmanın avucunun içine alıp koklamanın
sevinciyle dağılıverecektim de tutup tuvaline
serpiştirecektin onca rengin arasına karışıp
vuruşunda fırçanı dağılıp her bir zerrem göz olmuş
seyrine dalacaktım Oturmanın, kalkmanın,
yürümenin, sesinin, soluğun,
gülümsemenin,gözyaşlarının ah gözyaşlarının,
konuşmanın, susmanın seyrine dalacaktım da
onca rengin arasında sana kavuşmanın,başımı
omzuna yaslamanın hayalini kurup
duracaktım yine duyacaktın bu haytanın sesini
de bir kaç dokunuşunla tuvalinde minik bir kedi
yavrusuna dönüştürecektin. Gözlerini hayret ve
hayranlık duygusuyla koccaman açmış mırıl mırıl
ayaklarına dolanıp kendini zorla sevdirmeye
çalışan bir kedi yavrusuna
Ne güzeldi her köşesinde aylak aylak
dolandığım yorulunca gölgesine uzanıp seyrine
daldığım hayal bahçemin olması. Düşerken
tutunulan dal gibi tutunuyorum her bir hayale
yoksa hayallerimmi bana tutunuyor? Sanki herşey
esri fuluğ bir salınıştan ibarette her baktığım nokta
canlanıp görünür hale geliyor
15
Bir çarkın içinde dönüp duruyordum. Hayat buydu.
İç içe geçmiş hayatların kısa metraj sunumu.
Her gün ama her gün o bozuk düzenin dişlisinde bileniyordum.
Kendimi un ufak, sendelemiş ve perişan hissediyordum.
Zaman inatla durmuyor, yelkovanın başını döndürüyordu.
Bugünlerde sakinlik bozulmuş; kapı eşiği mutsuzluğa mesken
olmuştu.
İçeri yahut dışarı doğru atılan küçük bir adım, çok derin
yorgunluklara misafir olmaktaydı.
Ne azam bir histi bu. Pas tutmuş yüzleri, mat bakışları nasıl da
resmetmekteydi !
Her gün zorlukla açılan kilitler, sinirlerin bu çarkta tükenmesine yol
açıyordu.
Hep ‘sa na ne yapman gerektiğini söylemiştim.’ diye başlayan
anımsatmalar başka yükümlülüklerin semer vuruluşuyla
sonlanıyordu.
Sürekli kızgındım.
Neden her şey yolunda değil ? Neden her şey bu kadar zor, bu
denli bitirici olmak zorunda diye.
Bir şey yapmıyordum. Bolca çene çalıp, nefes almaktan başka. .
Dostuma övgüler, düşmanıma sövgüler..
Karıncalanan ruhum nabzımda ve niyazımda hissediliyordu.
Kendine bu denli acı veren biri hep bir başkasını suçlu görmeye
ve onu peşin hüküm yargılamaya bayılıyordu.
Senin yüzünden diyordu, seni sevmem dahi senin yüzünden.
Rahatlattığını sanıyordum. Ne suç vardı ne de pişmanlık.
İnatla bir başka nefeste arıyordum kendi varlığımı, yarenliğimi,
dostumu ve düşmanımı..
Bu iyi bu kötü.
Bu dost bu düşman yargıcı kesiliyordum.
Ve hepimiz mütemadiyen bu kirli adalete ortak oluyorduk.
En ufak aksiliği başkasından biliyordum.
Bütün olumsuzlukları nezdimde taşıyordum.
Aysar insanların sohbetine yoldaşlık ve yakınlık yüklüyordum.
Ne büyük kötülüktü bu.
İnsanın kendisine yapabileceği en büyük kötülük..
Aldatmak.
Düşünen bendim, hisseden ben..
Ama her şey benim dışımda oluşmuş gibi nasıl da olağan gösterip
kandırabiliyordum kendimi.
Ben bana yetmiyordum.
Sürekli bir başkasıyla, ona yüklediğim his ve düşüncelerle
aldatıyordum şahsımı.
Hiçbir şeye parmak izim bulaşmamış; emanet hayatların hurdacısı
gibi.
Tüyler ürpertici korkunçluktaydı.
Anlıyordum. Dost da düşman da bendim.
Bana yine kendim..
Geç de olsa fark ediyordum.
İşte bütün bunları yüzüme çarpan ben !
Bunu bile bile devam eden, tezgah bir hayatın yeteneksiz
oyuncusuydum.
Bu film uzadıkça ruhumda zehirli bir fütur meydana getiriyordu.
Maskelerle, kendimle yüzleşmem ve hesaplaşmam sürüyordu.
Kaç sille yemiştim ki bu denli ses çıkarıyordu bu bozuk çark !
Gerçeklerim arttıkça kendime kavuşuyor, hayat tabloma paha
biçilemiyor ve film bitiyordu.
Biri Kestik diyordu.
Yazdık, Oynadın ve Bitti..