Bilakis Dergisi Ocak Sayısı ocak sayısı | Page 16

HAYAL BAHÇEM Simge Yılmaz MAKYAJSIZ METRAJLAR minervaspes.tumblr.com sarhosbaliktopalmarti.tumblr.com İnci O. Ne güzeldi gölgesinde serinleyebileceğim hayallerimin olması, düşerken tutunulan dal misali tutunuyordum bu hayale Sahafların tozlu raflarında kaybolmayı istiyordum en çok koklaya koklaya bulmanın tadına varırken bir kitabın sayfalarını çevirmeyi,eski bir aşkla halleşmek gibi. Yitik bir aşktı aradığım yitik bir şehir gibi yitip giden Aşk değildi bendim belkide iyice kaybolmak için seçmiştim bu mekanı; eskiye dair ne varsa tenimde fikrimde sıkıştırıp bir kitabın arasına sıvışıverecektim kimseler görmeden ve dökülecektim apansız bir boşluğa ipinden kurtulan inci taneleri gibi bir kağıdın beyazında dönüp duracak döndükce harflere dönüşecektim,harflerle avunurken sevdiğim yazar, yollara düşecektim usulca döne dolaşa hayal bahçelerine dala çıka yollarına düşecektim. Kah uçsuz bucaksız lavanta tarlalarında bembeyaz upuzun ifil ifil bir elbiseyle saçlarıma iliştirdiğim duygularımı savura savura yürüyecektim hiç yorulmaksızın hiç susamaksızın o derin o muhteşem mor ülkede kendimi kaybedip duruverecektim kapında;derin derin içine çektiğin rengine vurgun olduğun bir demet lavanta halinde beni bulmanın avucunun içine alıp koklamanın sevinciyle dağılıverecektim de tutup tuvaline serpiştirecektin onca rengin arasına karışıp vuruşunda fırçanı dağılıp her bir zerrem göz olmuş seyrine dalacaktım Oturmanın, kalkmanın, yürümenin, sesinin, soluğun, gülümsemenin,gözyaşlarının ah gözyaşlarının, konuşmanın, susmanın seyrine dalacaktım da onca rengin arasında sana kavuşmanın,başımı omzuna yaslamanın hayalini kurup duracaktım yine duyacaktın bu haytanın sesini de bir kaç dokunuşunla tuvalinde minik bir kedi yavrusuna dönüştürecektin. Gözlerini hayret ve hayranlık duygusuyla koccaman açmış mırıl mırıl ayaklarına dolanıp kendini zorla sevdirmeye çalışan bir kedi yavrusuna Ne güzeldi her köşesinde aylak aylak dolandığım yorulunca gölgesine uzanıp seyrine daldığım hayal bahçemin olması. Düşerken tutunulan dal gibi tutunuyorum her bir hayale yoksa hayallerimmi bana tutunuyor? Sanki herşey esri fuluğ bir salınıştan ibarette her baktığım nokta canlanıp görünür hale geliyor 15 Bir çarkın içinde dönüp duruyordum. Hayat buydu. İç içe geçmiş hayatların kısa metraj sunumu. Her gün ama her gün o bozuk düzenin dişlisinde bileniyordum. Kendimi un ufak, sendelemiş ve perişan hissediyordum. Zaman inatla durmuyor, yelkovanın başını döndürüyordu. Bugünlerde sakinlik bozulmuş; kapı eşiği mutsuzluğa mesken olmuştu. İçeri yahut dışarı doğru atılan küçük bir adım, çok derin yorgunluklara misafir olmaktaydı. Ne azam bir histi bu. Pas tutmuş yüzleri, mat bakışları nasıl da resmetmekteydi ! Her gün zorlukla açılan kilitler, sinirlerin bu çarkta tükenmesine yol açıyordu. Hep ‘sa na ne yapman gerektiğini söylemiştim.’ diye başlayan anımsatmalar başka yükümlülüklerin semer vuruluşuyla sonlanıyordu. Sürekli kızgındım. Neden her şey yolunda değil ? Neden her şey bu kadar zor, bu denli bitirici olmak zorunda diye. Bir şey yapmıyordum. Bolca çene çalıp, nefes almaktan başka. . Dostuma övgüler, düşmanıma sövgüler.. Karıncalanan ruhum nabzımda ve niyazımda hissediliyordu. Kendine bu denli acı veren biri hep bir başkasını suçlu görmeye ve onu peşin hüküm yargılamaya bayılıyordu. Senin yüzünden diyordu, seni sevmem dahi senin yüzünden. Rahatlattığını sanıyordum. Ne suç vardı ne de pişmanlık. İnatla bir başka nefeste arıyordum kendi varlığımı, yarenliğimi, dostumu ve düşmanımı.. Bu iyi bu kötü. Bu dost bu düşman yargıcı kesiliyordum. Ve hepimiz mütemadiyen bu kirli adalete ortak oluyorduk. En ufak aksiliği başkasından biliyordum. Bütün olumsuzlukları nezdimde taşıyordum. Aysar insanların sohbetine yoldaşlık ve yakınlık yüklüyordum. Ne büyük kötülüktü bu. İnsanın kendisine yapabileceği en büyük kötülük.. Aldatmak. Düşünen bendim, hisseden ben.. Ama her şey benim dışımda oluşmuş gibi nasıl da olağan gösterip kandırabiliyordum kendimi. Ben bana yetmiyordum. Sürekli bir başkasıyla, ona yüklediğim his ve düşüncelerle aldatıyordum şahsımı. Hiçbir şeye parmak izim bulaşmamış; emanet hayatların hurdacısı gibi. Tüyler ürpertici korkunçluktaydı. Anlıyordum. Dost da düşman da bendim. Bana yine kendim.. Geç de olsa fark ediyordum. İşte bütün bunları yüzüme çarpan ben ! Bunu bile bile devam eden, tezgah bir hayatın yeteneksiz oyuncusuydum. Bu film uzadıkça ruhumda zehirli bir fütur meydana getiriyordu. Maskelerle, kendimle yüzleşmem ve hesaplaşmam sürüyordu. Kaç sille yemiştim ki bu denli ses çıkarıyordu bu bozuk çark ! Gerçeklerim arttıkça kendime kavuşuyor, hayat tabloma paha biçilemiyor ve film bitiyordu. Biri Kestik diyordu. Yazdık, Oynadın ve Bitti..