Oğuz sesindeki kuzuyu kovaladı ve uzun uzun tane tane konuşmaya
başladı;
“Sana karşı anlatmak istediğim çok şey var. Seni seviyorum
kelimesinin önüne koymam gereken harflerden oluşan kocaman ordular
var. Fakat bu ordular, ne kadar heybetli olursa olsun ne kadar cesur ne
kadar çılgın gözlerinin karşısında yoklar. O uzun cümlelerden sonra
kendimi bir noktalama işareti olarak değil de boş bir yuvarlak olarak
koymak istiyorum cümlenin sonuna. Ya da serilip giden üç nokta, artık
adına sen ne dersen. İstersen karala, istersen boş bırak. Lütfen, bölme,
bırak konuşayım. Ben yalnızken seni düşünüyorum, otobüsteyken seni
düşünüyorum, gece yatarken falan da düşünüyorum ama en garibi
mermiler kulağımın dibinde sıyrılıp giderken ben seni düşünüyorum.
Düşünebiliyor musun? Ben hep seni düşünüyorum. Ölüm bana
geldiğinde bile. Bu sana verdiğim çiçekler içimden gelenlerin yanında
hiçbir şey. Keşke anlatabilsem. Ben seninle bir geleceğim olsun
istiyorum. Beraber yıkıp geçelim yalnızlığını insanoğlunun. Cevabın
hayır olacaksa da şimdi söyleme, biraz düşün. Sonra bir gece de sen
çal kapımı. Ya ölümü bırak kollarıma ya da kendini.”
Ezgi afallamıştı. Hiç beklemediği bir şeyle karşı karşıyaydı. Tam
cevap vermek için ağzı açtığında Ezgi’nin çığlığını duydu; “Babam!
Babam yok!”. Hamit’i o gece otelde gören olmamıştı, bir kişi hariç.
5. Bölümün sonu
ataksiya.tumblr.com
ataksiya.tumblr.com