. Zaman zaman çok sıkacak demiştim. Evet, Baze o kadar sıkıcı ki, okurken
daralıyorsunuz. Bu bazı bölümleri kötü yazdığı anlamına gelmez. Bazı bölümleri
rahatsız edecek kadar gerçekçi yazdığı anlamına gelir. Ben mesela düğünlere,
nişanlara tahammül edebilen bir insan değilim. Masumiyet müzesinde sayfalarca
anlatılan nişan törenini okurken, sanki o nişan töreninin içindeymişim gibi sıkıldım.
Hatta o kadar sıkıldım ki, nişan töreni sayfalarında Orhan Pamuk’un roman
karakterleri geçiyormuş fark etmemişim. İşte ben de zaten Orhan Pamuk’da en
çok bunu seviyorum. Kendisine yine de ufak bir eleştiriyi dile getirmek isterim.
Bazen o kadar çok detaya boğuyor ki, olaylar geride kalıyor. Olaylardan çok
detayları, ayrıntıları okuyoruz. Birazcık olayları da ön plana çıkarsa bence çok
daha güzel olabilir.
Kitaba dönersek, Masumiyet Müzesi Orhan
Pamuk’un kendine has detaycılığını en çok kullandığı
kitabıdır sanırım. Pek çok ayrıntıya titizlikle yer
verirken, olay örgüsü yavaş yavaş yavaş işlemektedir.
Kitabın her sayfasında umutla beklenirken, kitap tıpkı
hayat gibi yavaş yavaş akmakta ızdırapların da,
zevklerin de hazzını okura duyurmaktadır.
Bir yandan bu büyük aşka tanık olurken, aynı
zamanda kendimizi de eski İstanbul’da buluveriyoruz.
Yazarın bahsettiği her yer, okundukça gözlerimizde
canlanacak kadar detaylarla dolu ve anlatımı o kadar
masalsı ki, gözlerimizin önünde bir Çukurcama
canlanmaması mümkün değil.
Pamuk,
kitabı
tamamlayabilmek
için
fazlaca müze gezmiş.
Nobel ödülünü de aldıktan
sonra
kitabını
bastırabilmiş. Kitap büyük
bir ilgiyle karşılandı. Diğer
kitapları gibi başka dillere
çevrildi hatta bu sefer
Nazan Öncel Kemal ve
Füsun için “Canım benim
nasılsın?” şarkısını yazdı.
Şarkıyı
kitaba
ithaf
ederken de Hürriyet’e
şunları söylüyordu Öncel;
"Duygularımı nasıl ifade edeceğimi bilmemekle beraber, romanı okurken
Kemal'le Füsun'un nefeslerini hissedip, kalplerinin nasıl çarptığını duyar gibi
oldum. Hayatın asıl amacının mutluluk olduğunu bizlere bir kere daha hatırlatan
Orhan Pamuk, tavan arasında çoktan unutup gittiğimiz bir sürü şeyi, kalbin
ötelerine itelediğimiz aşkı, hayatın derinlerinden bulup çıkarınca onun eşsiz
edebiyatı bana bu şarkıyı yazdırdı. Orhan Pamuk'un son başyapıtı ve
edebiyatının sevdalısı olduğum için “Canım Benim Nasılsın?”ı Masumiyet
Müzesi'ne armağan etmek istedim."