Bilakis Dergisi mart sayısı 3. sayımız | Page 34

SON Le purewhitesor Geldim yine bu harabeye yalnız başıma. Belki bu yıkıldı yıklacak dört duvarın tek dostu olmak hoşuma gidiyordur. Belki bu yeni sokağın utancı olarak nitelendirilen bu yıkık dökük yer benim hiç sahip olamadığım sıcak yuvamdır tüm soğuğuna ve lanetine rağmen. Belki bu enkaz hali biraz da bana benziyordur Kendimi fazlalık gibi hissetmediğim tek yerdir. Bugün günlerden ne, ayın kaçı? Zaman kavramım çok yerinde değil. Tek bildiğim gece ve saatin geç olduğu. Çok geç olduğu. Tanrım, şu dünyadaki son günümün tarihini bile bimiyorum. Cebimdeki son parayla en ucuzundan bir bira aldım, Cafer ağabeye de veda ettim, dostluğumuz için ve şu ana kadarki bütün yardımları, hayatımı toparlama çabaları ve bana olan inancı için teşekkür ettim. Ne yaptığımı çok anlayamadı haliyle, biraz da ürktü. Benden ne olduğunu anlatmamı isterken neredeyse kafayı oynatıyordu. Bense tek dostuma tek bir açıklama bile yapmadan dehşet dolu gözlerine bakıp elimden geldiğince sıcak ve umutlu bir biçimde gülümsemeye çalıştım. Umut Kötülüklerin en kötüsü. O an ikimize de acıdım ve bir an için gözyaşlarımı tutamayıp küçük bir kız gibi ağlamaya başlayacağımı sandım. Cafer ağabey benim bu tip hareketlerime alışkındı, onun gözünde ne zaman büyüdüm ki? Ben onun gözünde her zaman eski dükkanın bahçesinde elinde bir avuç dolusu pamuk şekerle bağırarak, söylemek istediği şarkıların sözlerini bilmediği halde uydurarak söyleyen o küçük kızdım. Hep o kadar saf ve günahsızdım. O an bu düşüncelerin hepsi aklımı kurcalarken, neyse ki gözyaşlarımı yerinde tutabildim. Sonra ise bu eziyeti daha fazla çekemeyeceğime karar verip ani bir hareketle dükkandan çıktım. Arkamdan çarpan dükkan kapısının sesi hala kulaklarımda. Şimdi ise bu yıkık dökük yerin içinde, eski kırık bir ampulün duyuyla oynarken bir yandan da yakınlardaki sokak lambasının altından gelen konuşmaları dinliyorum. Çok bir şey anladığımdan değil. Sadece sesleri dinliyorum. Anlamadığım bir dil konuşuyorlar, ve bu soğukta ilk defa bu yüzden tüylerim ürperiyor. Dudaklarımın morardığını hissediyorum. “Zamanı geldi”, diyorum kendi kendime ve yıkıldı yıkılacak merdivenlerden gelen ayak seslerini duyuyorum. Biliyorum Seni hiç bırakmayacağımı söyledim Ama şimdi gitmek zorundayım Zorundayım diyorum sana! Çok üzülme olur mu Kimse böyle olsun istemedi. Ben de istemedim Sen de istemedin O da istemedi. Beni bulurlar birazdan Hadi görüşürüz.