Bu elbette çok uzun bir konu; lakin kısaca
bahsetmek gerekirse, dışarıdan göründüğü kadar
basit bir sistemi yok musikimizin. Komalar,
bemoller, diyezler, makamlar, diziler, usuller
derken iş iyice sarpa sarabiliyor. Anlayacağınız,
öyle her insanın yapabileceği türden bir şey değil,
ortada belli bir zeka ve dahası sanatkarlık var.
Öyle ki işin detayına girmeye kalksak karşımıza
Pisagor koması, Holder koması gibi birçoklarını
sayabileceğim
aritmetik
hesaplamalarla
karşılaşıyoruz.
Ama gelin görün ki müziğimiz sadece
matematikten ibaret değil. Lise yıllarımızda her
birimizi canından bezdiren Divan Edebiyatı
derslerini hatırlarsınız. Yine aynı şekilde
bıkkınlığımızın temsilcilerinden biri de olsa Divan
Edebiyatı da bir gönül işidir. Gerçekten anlamak
için can atıldığında, detaylı incelendiğinde, çok
büyük aşklar görürsünüz o eserlerde.
Başlı başına bir sanattır yani. Musikimiz ise bu yüce şaheserlerin saza kelam edilmiş
halidir. Bahsedip duruyorum ya hani, olaya içinden bakmak diye, iste o derin hisleri bu
şekilde görebiliyorsunuz.
Bu hisleri biraz daha somut bakabilmeniz adına çok güzel örnek vereceğim şimdi sizler
için; bundan birkaç ay önce bilmediğim klasik Türk müziği şarkılarını kurcalarken bir
şarkıya denk geldim, gazel olarak da geçi