Bilakis Dergisi haziran sayısı Haziran 2014 | Page 20

Bu akşam tekrar İronis’le görüşecektik. Ancak sevgili annem telefona yaptığı bir hamleyle beni aradı. Evden çıkmamam gerektiğini Dr. Riha Hanım ve Esin’in beni görmek için geleceğini söyledi. Saat akşam 20.00’dı. Esin’in de gelme fikri güzeldi. Onunla tekrar sohbet etmek güzel olacaktı. Ancak arayıp hesap vermem gereken İronis vardı. Odamın kapısını açtım ve telefonu elime aldım. İronis’in numarasını yazarken annemin her zamanki yarı aralık oda kapısıyla karşılaştım. Ancak kapı aralığından karanlığın içerisinde beyazlığı belli olan kâğıtlar dikkatimi çekti. Telefonu cebime koydum ve odanın kapısını tam olarak açtım. Üst üste koyulmuş kâğıtlar merakımı uyandırdı. Annem bir öğretmen, yazar ya da hukukçu değildi. Peki, bu kâğıtlar da neydi? Renkleri belirli kâğıtlarıydı annemin belirsiz bunlar. olan Hepsini yatağının fotokopi aldığım yanında gibi bulunan sandalyeye yavaşça oturdum. Ne olduğunu anlamadığım grafikler vardı bu sayfalarda ve İronisle ilgili olabileceğini düşünürken elimde sayfayı bütün kâğıtların arkasına alıp diğer arkasında Dr. Riha Hanım elinde çantasıyla bana “Günay Cura! (Nevrotik Hasta). Hipnogojik algı bozukluğu nedeniyle, Var – Sanı teşhisi Semptomatolojisinin esas bölümüne ulaşılmış, şizofreni hastası Günay İkna, davranış terapisi ve gastalt terapi gibi üzerinden Parmaklarımın içi hepsi dizlerimin düşmeye yere başlamıştı. terliyordu. Gözlerim hemen karşımdaki duvarın bir noktasına odaklanmış ve görmüyordu. O anda avucumun içinde bir el hissettim. Yüzümü yavaşça çevirdim. yüzüme yansıdı, oturuyordu yanımda. Esin’in bütün avuçlarımı yanında gözlerinden duruyordu. Ağlamak istiyordum, ben de ağlamak istiyordum ya da dünyanın en büyük çığlığıyla neden ben demek... Diyemiyordum. Bir enkaz daha yıkılmıştı üzerime. Aldığım nefes boğazlarımı kanatarak karışıyordu sanki havaya. Ve Dr. Riha Hanım konuşmayı tercih etti. İronis adındaki karakteri benim yarattığımı, son zamanlarda yapılan tedavilerle benim de azda olsa bunun söylüyordu. konuşmayı farkına Esin’se üç ay devam sürecek vardığımı ettiriyordu bir hastane tedavisine gireceğimi ve benim başarıyla bunun da altından kalkacağımı söylüyordu. Çok iyi bir tıp fakültesinin hastanesinde yaklaşık üç ay kalacağımı da ekliyordu konuşmasına. Annem susuyordu. Elmacık kemiklerinin üzerinde durmuş, konuşmamızı dinleyen gözyaşlarına öylece bakıyordum. Bir anda bütün zihnimde büyük bir orkestra ve büyük hoparlörler kurulmaya başladı. başlıyordu. Ve beynimin bütün ülkelerinde sesi yükseklerde tek bir cümle vardı: “Sana bu tedavide güç verecek tek şey ufacık da olsa birine sevgi hissetmen.” *** Üç ay sonra… Hastanedeki arkadaşlarım ve doktorlarımla psikodinamik terapiler uygulanmıştır.” kâğıtların ve düşen yaşların sesini duyabildiğim annem Cura’nın tedaviyi kabul etmesi sağlanmıştır. Elimdeki bakıyordu Senfoni kâğıdı okumaya başladım. konulmuştur. Eve yeni gelmiş olmalıydılar ki Esin’in hemen bakışı tutarak vedalaştıktan sonra hastanenin önündeki uzun yeşil yolda yürümeye başladım. Adımlarımı ağır ve yavaş atıyordum ve arada durup tekrar arkama bakıyordum. Dr. Ali Bey ve hemşirem Ahsen Hanım hareketleriyle el sallıyordu. ufak bilek