O
smanlılar’ın tarihî ve kültürel manada tek gerçek varisi olan Türkiye Cumhuriyeti’nin bir vatandaşıysanız, hele bir de tarih veya tarih eğitimi öğrencisiyseniz Balkanlar’ı gezmek, bin yıllık devlet kültürümüzün bir zamanlar anavatanına dahil ettiği bir
coğrafyayı tüm zerreleriyle idrak etmek kaçınılmaz bir yükümlülüktür. Öğrenciliğimiz boyunca tüm hocalarımız dünyayı gezmek, özellikle tarihî bağlantılarımızın bulunduğu coğrafyalara seyahatte bulunmak konusunda bizi teşvik de etmişlerdi. Zira kendi tarihimizi ve coğrafyamızı layıkıyla anlamak, çevre coğrafyaları idrakten geçiyordu. İlber Ortaylı’nın da
Seyahatnâmesi’nde belirttiği gibi:1
“Türkiye gibi önemli bir coğrafyayı ve tarih alanını öğrenmek için onun kuzeyindeki Güney Rusya ve Kafkasya, doğusundaki İran ve Hindistan, güneyindeki Suriye, Filistin ve
Mezopotamya’nın yanı sıra Balkanları ve Akdeniz ülkelerini anlamak da kaçınılmazdır.”
Bu biraz da kendi evine komşu binalardan, sokağın bir başka ucundan veya uzak bir mahalleden bakmak gibi bir şey. Dünyayı ve çevreyi daha iyi tanımak, kendinizi de daha iyi tanımanız anlamına geliyor.
Biz dokuz arkadaş, sınıfımızdaki Makedonya Evlâd-ı Fâtihânından 2 arkadaşımız Özcan Derviş’in rehberliğinde bu
on günlük tarihî yolculuğa yelken açtık.
Birçoğumuz ilk defa bir yurtdışı seyahatine katılıyorduk. Heyecanlıydık.
Bulgaristan, Yunanistan ve Hırvatistan’ı vize sorunu nedeniyle programımızdan çıkartmak zorunda kaldık. Haritamızda Sırbistan (Belgrad), BosnaHersek (Saraybosna, Mostar, Travnik),
Arnavutluk (Avlonya, Tiran), Karadağ,
Kosova (Prizren) ve Makedonya’yı
(Struga, Resne, Manastır, Ohri, Üsküp)
işaretledik. Yola başlarken bir beyit
uydurmayı da ihmal etmemiştim:
1
İlber Ortaylı, İlber Ortaylı Seyahatnamesi, Timaş Yayınları, İstanbul 2013, s.10
Evlâd-ı Fâtihân, fâtihlerin çocukları demektir. Balkanların fethine katılan gazilerin ve buralara iskân edilen Türk
aşiretlerinin nesilleri bu isimle anılmıştır.
2
2