KÜTÜPHANE BÜLTENİ
Şubat 2017
EDEBİYATIN İYİLEŞTİRİCİ GÜCÜ
BİBLİYOTERAPİ
Kitaplar, yüzyıllar boyunca birçok insanın hayatında terapist rolünü
üstlendi. Öyle ki, Antik Yunan şehrindeki bir kütüphanenin girişinde,
“İnsanın Ruhunun İyileştiği Yer” yazıyordu. Dünyanın ilk psikiyatri hasta-
nesi de bir kütüphaneye sahipti. Kitap okutmanın bir terapi olarak benim-
senmesi 1800'leri buldu belki ama metinler o tarihten önce de insanların
duygularını, düşüncelerini ve davranışlarını değiştiriyordu. Psikanalizin ku-
rucusu Freud, aslında tam da bu yüzden, “Ustalarınız kimler?” diye so-
rulduğunda, kütüphanesini dolduran edebiyat eserlerini gösterir.
Her şeyin hızlandığı, süreçlerin ıskalanıp so-
nuç odaklılığın arttığı son yıllarda, iyileşmeye
ve iyi hissetmeye her zamankinden daha fazla
ihtiyaç duyuyoruz. Fakat bunun için her zaman-
kinden daha az vaktimiz var. Tam da bu yüz-
den, kendimizi tek bir kitapta hemen bulmak,
hayatımızı tek bir kitapla hemen değiştirmek
istiyoruz. Kişisel gelişim kitapları da dev bir
fast food menüsü gibi, açlığımızı giderme vaa-
diyle çıkıyor karşımıza zaten. Kapitalist sis-
tem, kendimizi kötü hissetmemize, özgüvenimi-
zi kaybetmemize, kendimize yabancılaşmamıza
neden oluyor; ardından da bir reçete icat edip
bunu kişisel gelişim kitapları üzerinden piyasa-
ya yayıyor. Hızla servis edilen bu kitaplar geçi-
ci bir tokluk hissi veriyor, ancak sağlıksız; aç-
lık hissini hızla tekrar gündeme getiriyor. Hat-
ta sunulan argümanlar kişisel gelişimden çok,
kişisel gerilime yol açıyor. Kişinin kendisiyle
barışmasını sağlamak gibi söylemler içerse de,
kişinin iç çatışmalarını daha da tırmandırabili-
yor. Peki, kitaplardan bu denli medet umarken
edebiyatın iyileştirici gücünün ne kadar farkın-
dayız? Ya da böyle bir güçten söz etmek müm-
kün mü?
“Bibliyoterapi”,
Latinceden
geli-
yor; biblion (kitap) ve therapeo (iyileşme) keli-
melerinin birleşmesinden... Doğru zamanda,
doğru bireyle, doğru kitabı buluşturarak kişi