FİLM OKUMA
FİLM OKUMA
Senaryosunu , modern dünyanın karmaşık ahlaki ve siyasi problemleri üzerinde durmayı seven , dönemin casus romanlarının yazarı , Henry Graham Green ’ in yazdığı , Altın Palmiye ve En İyi Görüntü Oscar ’ ı ödüllü The Third Man filmi , daha jeneriğinde bizi film noir ’ nın karamsar ve melankolik havasına dahil etmeyi başarır . Anton Karas ’ ın zither ’ i ile seslendirdiği ve filme özel bestelediği bu soundtrack “ sinema tarihinin en orijinal soundtrackleri ” listesine bir köşeye imzasını bırakmıştır . Sinema eleştirmeni Roger Ebert ’ e göre “ müziğinin , ana fikrine ve eylemlerine bu kadar kusursuzca uygun düştüğü başka bir sinema filmi yoktur ” yorumu bu imzanın altını çizer niteliktedir . Filmin açılış sekansında bizleri savaş sonrası dağılmış , eski çekiciliğinden , Strauss ’ undan eser kalmayan , virane Viyana şehri karşılar . Daha sonra Jean Luc Godard ’ a esin kaynağı olan savaş sonrası Viyana ’ sını izlediğimiz planlarla ‘‘ Kara Film ’’ in tadını yavaş yavaş hissetmeye başlarız . Nedir bu kara film veya film noir ? Kısaca değinmek gerekirse : “ Film Noir , Fransız film eleştirmenleri tarafından ortaya çıkartılmış bir kavramdır . Amerikan suç ve dedektif filmleri , Fransa ’ da savaş sonrası gösterime girmiş ve böylece Fransız eleştirmenler bu filmlerin bakış açılarının ve temalarının ne kadar karanlık olduğunu keşfetmişlerdir . Film Noir bir tür değildir . Bir mod , stil ya da filmdeki tondur . Fransa ’ da ortaya çıkan ‘ Film Noir ’ kavramının Türkçe karşılığı ‘ Kara Film ’ dir . Kara Film ’ in temaları göçmen film yapımcıları tarafından Avrupa ’ daki kaynağından çıkarılarak Hollywood ’ a ithal edilmiştir . Kara Film ’ in kökleri 1920-1930 ’ lar Alman Dışavurumcu Sineması ’ nın örneklerinden olan Dr . Caligari ’ nin Muayenehanesi ve Fritz Lang ’ ın Metropolis ’ i ile 1930 ’ lar Fransız sesli filmleridir .” *
Film Noir hakkında bilgi sahibi olduktan sonra , tekrar filmimize dönebiliriz . Amerika ’ da üçüncü sınıf ucuz western romanları yazarak hayatını idame ettirmeye çalışan az ünlü , alkolik Holly Martins , arkadaşı Harry Lime ’ ın daveti üzerine Viyana ’ ya gelir . Ancak arkadaşının cenazesine yetişebilir . Film bir yaşayan bir de ölü insanla başlar . Film Noir cesetleri çok sever . İki gün önce , Harry Lime ’ a evinin önünde araba çarpmıştır . Ve anında hayatını yitirmiştir . Cinayet üzerine ayrı bir ilgi alanı olan Holly Martins , elbette arkadaşının mezarına toprak atıp , meta şehre geri dönmeyecektir . Martins , arkadaşının mezarı başında görünüşte samimi bir insan olan binbaşı Calloway ile tanışır ve acılarını bir nebze olsun dindirmek için içki içmeye giderler . Karakterimizi , binbaşı Callloway ile olan diyaloglarında bir tık daha çözümleme imkanı buluruz . Polislerin , insan hayatına yalnızca eşik bekçiliği yapan yaratıklar olduğu , repliğiyle Martins sayesinde film noir estetiğine bir nokta daha koyarız . Karakterimizin , kitaplarında yenilmiş , düşmüş , karanlık ve aynı zamanda suçlu karakterlerinin sisteme karşı anarşist duruşunu yansıttığını anlarız bu sahne de . Binbaşı Calloway kitapların hiçbirini okumadığını , hatta Holly Martins ’ i bile yeni tanıdığını
“ ... müziğinin , ana fikrine ve eylemlerine kusursuzca uygun düştüğü başka bir sinema filmi yoktur !
“
5