BAAL MAGAZINE 2018 BAAL SCHOOL MAGAZINE 2018 | страница 15
3. Ayrımcılığın körüklenmesi
Yaşadığımız dünyada temel hak ve özgürlükler alanında en büyük ihlaller etnik, mezhepsel ve
cinsiyet ayrımcılığı alanında ortaya çıkmaktadır. Hâlbuki renklerin ve dillerin ayrılığı doğal
haklardandır. İslam, renklerin ve dillerin ayrılığını Allah’ın varlığının belgeleri olarak göstermiştir.30
İnsan, rengini ve dilini seçerek dünyaya gelmez. Bu sebeple bir insanı, renginin ve dilinin
farklılığından dolayı kınamak, İslam’da büyük günahlar arasında yer alır. Bütün insanları Allah
yaratmıştır ve hepsinin kökü birdir.31 Dolayısıyla, etnik köken ve renk ayrımcılığı, insan hakları
bakımından bir zulümdür. Yaşadığımız çağdaş dünyada hâlâ etnik çatışmalar yaşanıyorsa bunun
arkasında ırkçı söylemi dillendiren cahiliye zihniyetinin yeniden ihya edilmesi vardır.
3. Kardeşlik hukukunun gözetilmemesi
Kur’an-ı Kerim’de bütün Müslümanların birbirinin kardeşi olduğu ilan edilmiştir.33 Müslümanlar,
sağlam örülmüş bir duvar gibi birbirlerine bağlıdırlar.
İşte İslam kardeşliğinin harcını, kardeşler arasında sevgi ve saygı gibi değerleri yaşatmak
oluşturur. Hz. Peygamber, müminler arası münasebetlerin güçlü olması için şöyle buyurmuştur:
“Müminler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerine şefkat hususunda tek
bir beden gibidirler…” Bu sebeple, en yakın komşudan en uzak sınırlar ötesi komşulara
varıncaya kadar, müminler, diğer kardeşlerinin başına gelen doğal afetler ya da savaşlar gibi
nedenlerden dolayı onlara yardım elini uzatırlar, onlarla dayanışma ve yardımlaşma içerisine
girerler. Böyle bir tavır, kardeşlik hukukunun bir parçasını oluşturur. Çünkü İslam’da kardeşlik, kuru
ve soyut bir kardeşlik değil, işlevsel bir kardeşliktir.
4. Emanetleri ehline vermemek
Emanet, korunması ve yerine getirilmesi gereken haklardandır. Her işi ve görevi ona ehil olana vermek,
doğrudan adaletle ilgilidir. Burada emanetten kasıt, kamu görevliliği ve siyasi liderliktir. Nitekim Hz.
Peygamber sahabeden Ebu Zeri’l-Gıfari’yi resmî bir göreve tayin ederken, ona şunları söylemiştir:
“O bir emanettir. Kıyamet gününde hakkıyla alan ve yerine getirenlerin dışındakiler için pişmanlık
ve rüsvaylıktır.” Çünkü hangi kamu biriminde olursa olsun, âdil bir yönetim, eşitlik ve emanetleri
üslenme ehliyeti ve bu ehliyetin kamu işlerinde gözetilmesi toplumsal düzenin sağlıklı işlemesinin
olmazsa olmaz ilkelerindendir. Bir toplumda emanetler ehline verilmediği zaman toplumsal güven
sarsılacağı için o toplumun kıyameti beklenir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de: “Allah size emanetleri
mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi
emrediyor.” buyrulur. Bu ayette geçen “emanet” kavramına sınırlandırıcı bir yorum vermek doğru
değildir. Korunması ve yerine getirilmesi gerekli haklar bağlamında “her türlü emanet” bunun içerisine
girer. Eğer emanetler ehline değil de torpil, yakınlık ve rüşvet gibi haksız uygulamalarla ehil olmayanlara
verilirse toplumsal barış zarar görmekle kalmaz bu müesseseler de görevlerini yapamaz hâle gelirler.
ÇÖL HIRSIZI
“Çölde yaşayan zengin ve muktedir bir kabile reisinin dillere destan, eşi-menendi az bulunur bir atı
varmış. “Günün birinde kabile reisi, bu pek sevgili atına atlayarak tek başına çöle gezmeye çıkmış. Hayli
zaman at koşturduktan sonra dönmek üzere iken uzaklarda bir kımıltı dikkatini çekmiş. Bir insan, yerde
yatıyor. Belli ki çok hasta veya ölmek üzere. Yardıma muhtaç. “Hemen oraya yaklaşıp atından inerek
yerdeki adama yardıma gitmiş. Hâlâ nefes aldığını görünce sevinip atının terkisinden su kırbası almak
üzere iken, yerdeki mecâlsiz ve hasta adamı,o herkesten kıskandığı değerli atın üzerinde görünce
şaşırıvermiş. Adam atı topuklayıp erişilemeyecek kadar uzaklaştıktan sonra dönüp, alay edercesine
bakmış atın sahibine. Fakat bir gariplik var; atın sahibi ardından koşarak bağırıp çağırmıyor; sadece
durduğu yerde ağlıyor. “- Ne oldu diye seslenmiş hırsız, “Zoruna gitti de ondan ağlıyorsun değil mi? Sen
ki bu atı kendi gözünden, evlâdından bile kıskanırdın ama bak, aklım ve çevikliğim sâyesinde şimdi
benim oldu atın; ne kadar ağlasan yeridir!” “Atın sahibi gözyaşlarını silmiş; demiş ki, “Hayır ey hırsız,
atımı çok severdim, doğrudur; senin onu benden çalman elbette gücüme gitti, fakat onun için
ağlamıyorum.” “- Yaa, niçin ağlıyorsun öyleyse, çocuklar gibi? “- Şunun için: Bu haber yarın etrafta
duyulduğunda, senin nasıl bir hile ile atımı elimden kapıp çaldığın dilden dile gezdiğinde bundan sonra
çölde hiç kimse, ölmek üzere olan gerçek bir ihtiyaç sahibine bir damla su vermeye çekinecektir.
Üzüntüm ondan!”
MÜZİK KÖŞESİ