✤
✤
✤
DAHA
ÇOCUKLUĞUMDA, DOĞDUĞUM ANTİK KENT
AFRODİSYAS ' TAKİ HEYKELLERE
BAKAR BAKAR, BİR ANLAM
VERMEYE ÇALIŞIRDIM.
✤
Çalı�ma alanı Anadolu ve Akdeniz mitolojisi üzerine art arda kitaplar yayımlayan Ya�ar Atan, Troya, Homeros ve Anadolu uygarlıkları üzerine çalı�malarını sürdürüyor. �Akdeniz Mitologyasından Efsaneler� ve �Akdenizli Tanrılar� gibi önceki kitaplarında insanlığın uygarlık yolundaki bin yıllardır süren o çileli yolculuğunu konu edinen yazar ve çevirmen Atan, Anadolu uygarlıklarını ilerici ve barı�tan yana bir bakı� açısıyla yeniden kurguluyor. Çalı�malarını yıllardır Frankfurt yakınlarındaki evinde sürdüren Ya�ar Atan�a, bir süre önce çıkan �Homeros�un İzinde-Troya�dan Sava� Efsaneleri� ile onun devamı niteliğindeki ve halen baskı a�amasında bulunan �Troya�da Sava� ve Barı�� kitaplarını sorduk. Atan, Avrupa ve mitologya( mitoloji) ili�kisini de anlattı.
- Siz sık sık �Batı uygarlığı� denen olgunun ve bütün bilimlerin, sanatların mayası ve hamurunun mitologya olduğunu hatırlatıyorsunuz. �öyle soralım: Mitologyayla ya da Fransızların �mitoloji� dediği �eyle, sizin tanı�manız nasıl oldu? YA�AR ATAN: Bu belki de bir raslantı. Belki de mitologyanın, yani mitolojinin egemen olduğu antik bir kentte dünyaya geldiğim için böyle. Daha çocukluğumda, doğduğum antik kent Afrodisyas�taki heykellere bakar bakar, bir anlam vermeye çalı�ırdım. Hep yabancı gezginler gelirdi oraya ve ben konu�tukları �eyleri anlamak isterdim. O yarı yıkılmı� tapınakların ve heykellerin anlamını merak ederdim. Sonra o gezginlerin, bazı heykel parçalarını alıp götürdüklerini de görürdüm zaman zaman!.. Bir seferinde hakim, kaymakam amcalara anlattım ağlaya ağlaya durumu. Beni gülerek dinlediler... Bir cezası yokmu� çünkü!
Yabancı dillere yöneli�im de buradan kaynaklandı. Çünkü bu mermer yontuların dillendirdiği ve içerdiği mitolojiyle ilgili olarak hemen hemen hiç kaynak yoktu Türkçede... Üstelik Afrodisyas ve yöresindeki evlerin çoğu, o değeri parayla ölçülemeyen mermer heykel parçalarıyla yapılmı�tı... O yüzden dı� ülkelerdeki en ünlü
60 müzeleri, içim yanarak geziyorum hep. O müzeler, ülkemizden a�ırılmı� o paha biçilmez mermer yontularla tıka basa doluydu...
-“ emek ki ba�ından beri �u soru kar�ınızda duruyordu: Mitoloji nedir? YA�AR ATAN- Evet, bizim �öykü, masal� diye önemsemediğimiz, ama kendi topraklarımızın malı olan bu mitologya, yani mitoloji, Avrupa�yı Avrupa yapan kültürün temeliydi. Sümerlerden ba�layan bu mitologyayı sırasıyla Grekler, Romalılar ve Rönesans�la birlikte Avrupalılar benimsedi ve onu sanatlara, bilimlere dönü�türdüler... O yüzden de mitologyayı bilmeden Batı kültürünü, yani edebiyatını, sanatlarını, felsefesini anlamak olası değildir...
�imdi mitolojiyi kabaca anlatabilmek için �öyle bir örnek vereceğim: Yıllar önce İstanbul�da, bir yolcu gemisinde dört-be� ya�larında bir kız çocuğunu, geminin arkasında dönen pervanenin olu�turduğu köpüklere büyük bir ilgiyle bakarken gördüm... Birden, �Anne! � diye bağırdı çocuk. Eliyle köpükleri göstererek �Bunlar ne? � diye sordu. Annesi de biraz dü�ündükten sonra �Ha, o köpükler mi?.. Balıklar çama�ır yıkıyor da ondan kızım!.. � dedi.
Çocuk birden gülümsemeye ba�ladı mutluluktan!.. Çünkü o anda kafasını karı�tıran o büyük sorusuna, bir �efsane� yani bir�mitos� aracılığıyla yanıt bulmu�, rahatlamı�tı...
İ�te binlerce yıl önceki atalarımız da, daha bilim olu�madığı için, dünyayı bu be�-altı ya�ındaki çocuğun gözleriyle görüyor ve onun düzeyindeki aklıyla dünyamızı yorumlamaya çalı�ıyorlardı... Bu yüzden de anlayamadıkları doğa varlıklarını ve doğa olaylarını tanrıla�tırıyor ve canavarla�tırıyorlardı. Sonra da onları çocuksu akıllarıyla bir �mitos�a yani bir �masal�a dönü�türüyorlardı. Böylece insanoğlu, durmadan kendine sorduğu sorulara, ürettiği efsaneler( mitoslar) yoluyla yanıtlar arıyordu...
Bu �mitos�ların yani �masal�ların toplamına, �mitologya� ya da �mitoloji� diyorduk... Ve hemen söyleyelim ki, dün-