AVRUPA KULTUR YILLIK 2016-2017 AVRUPA KULTUR YILLIK 2016-2017 | Page 58

✤ duyma duyusu çirkin kavramına oldukça pozitif bir alan açar. Tabii sesin kaydedilerek tekrar tekrar dinlenebilmesi olasılığını göz ardı etmemek gerekir. Kulak sürekli duyduğu bir sese kar�ı algısını deği�tirebilir. Yani aynı ses bir süre sonra rahatsız edici özelliğini kaybedebilir. Aynı �ey daha geçici olan koku için geçerli değildir.

HENDERSON ' UN
AMACI, OKUYUCUNUN KENDİ ÇİRKİN
KAVRAMINI MERCEK ALTINA ALMASI, HATTA ONU DEŞİP
ALTINDA YATAN TÜM YARGILARI YÜZEYE
ÇIKARMASI.

✤ duyma duyusu çirkin kavramına oldukça pozitif bir alan açar. Tabii sesin kaydedilerek tekrar tekrar dinlenebilmesi olasılığını göz ardı etmemek gerekir. Kulak sürekli duyduğu bir sese kar�ı algısını deği�tirebilir. Yani aynı ses bir süre sonra rahatsız edici özelliğini kaybedebilir. Aynı �ey daha geçici olan koku için geçerli değildir.

Koku algı hiyerar�isinde daha a�ağıda yer alan bir duyu. Vücut pek çok kötü ses ürettiği gibi, pek çok kötü koku da üretiyor. 18�inci yüzyıl Fransa�sında kokmak kesinlikle olumsuz bir durum değildi. Hatta doktorlar hastalarına vücutlarından çıkan kokuya göre te�his koyarlardı. 1789�daki Fransız Devrimi�nden sonra durum deği�ti. Hijyen, modern hayatın bir olgusu haline geldi. Hatta öyle ki, koku ve tehlike e�anlamlı hale geldi. Günümüzde kokuların nötr olduğu alanlar polisler tarafından daha az kontrol edilir. Çünkü koku ve güvenlik arasında bir bağlantı kurulur.
KÜLTÜRDE TAT DUYUSU
Tat duyusuna gelince, duyular arasında kültüre en bağlı olan duyu tattır. Farklı kültürlerin mutfaklarında, diğerleri için iğrenç ya da dayanılmaz olarak nitelendirilecek pek çok yemek türü var. Ne var ki, doğal kaynakların giderek azalması durumu, günümüz topluluklarında belki de gelecekteki tek besin kaynağının böcekler olacağı ikrini güçlendiriyor. Diğer taraftan eğlence sektöründe �Fear Factor� gibi programlarla, izleyiciyi �ok içinde bırakarak, iğrenme duygusunu kullanan çirkin tatlar sermayele�tiriliyor. Halbuki yediğimiz �eyler aslında tamamen kültürel, kesinlikle doğal değil. Bizim için çirkin tatların belirlenmesi kesinlikle alı�kanlık. Çirkin tadın temelinde ise tamamen modern bir korku var: İnsanın tüketilebilir organik yapısı. İnsan vücudunun toprak altında ya da üstünde çürümesi ya da tüketilmesi, modern insanın temel korkusu.
Dokunma ise tüm duyular arasında çirkin ve suçlu olma potansiyeli en yüksek olan duyu. Duyularda da çirkinin belirlenmesinde korku ve kültür faktörü yeniden kendini gösteriyor.
Henderson çirkinliği ele alırken onu neredeyse sadece kültürel bazda inceliyor. Bu anlamda kitap, çirkinlik gibi kendi içinde sınırsız imkanlar sunan bir kavramı inceleme konusunda zayıf gibi görünmekle birlikte, ki aslında öyle, yazarın sonuç bölümünde kendi eserini aynı kavram altında değerlendirmesi ve yaptığı özele�tiri ile farklı bir boyuta giriyor. Yazar kitabına yapılabilecek bu ele�tirinin tam olarak farkında, fakat o da belirtiyor ki, çirkinlik gibi geni� bir kavramın her yönüyle ele alınıp incelenmesi mümkün değil. Henderson�ın amacı, okuyucunun kendi çirkin kavramını mercek altına alması, hatta onu de�ip altında yatan tüm yargıları yüzeye çıkarması. Bu açıdan bakıldığında Henderson, verdiği örnekler ve kurduğu bağlantılar ile amacına ula�ıyor.
Çirkinlik ve güzellik, her ikisi de oldukça göreceli kavramlar, toplum ve kültür tarafından belirlenmekle birlikte, ki�isel geli�im ile farklıla�tırılıp dönü�türülebilir. Hele ki günümüzde, çirkin neredeyse tüm alanlarda kendine daha güçlü bir yer edinmekte, fakat bunu yaparken kendi tanımını da dönü�türmekte. Çirkin güzelin yerini almıyor, ama çirkin ve güzel arasındaki ili�ki dönü�üyor, birbirlerini tamamlayan bir çift haline geliyor. Çirkine ait her �ey güzele müdahil olurken, güzel olan her �ey de çirkinin içine giriyor...
46