ilerlemeci, aydınlanmacı renklerin ne denli antidemokratik olduğuna yönelik vurgularla paralel gidiyor. Ermeni felaketiyle ilgili çağrı�ımlar bunlardan sadece biri: Erdoğan�ın, etnik ve dinsel renklerin baskı altında tutulduğu bir cumhuriyet rejimine kar�ı muhalefet ettiğini hiç unutmuyor Çiğdem Akyol. Unutturmuyor da.
Yazar, Türkiye�yi içeriden biraz olsun tanıyan ve kendisine muhalif bir rol biçen herkesi utandıracak kadar açık sözlüdür. Erdoğan, Akyol�a göre, ba�bakan sıfatıyla görevi devraldığında, �olumlu bir toplumsal dönü�ümün te�vikçisi, yönlendiricisi� imi�: �Kürtlerle barı�mayı arıyor, kom�u üllkelerle barı�çı ili�kiler kuruyordu, ekonomi canlanmı�tı. Bugün ise barı� süreci bitmi�tir, ekonomi yerinde sayıyor, yan taraftaki iç sava� da Erdoğan�ın ku�kulu Suriye politikası nedeniyle çoktan bir iç politika sorunu halini aldı. Daha birkaç yıl önce istikrarlı olan Türkiye, bugün peri�an durumdadır. �( s. 349-350)
Erdoğan�ın bir sera atmosferinde harıl harıl kendi Müslüman otokrasisini yerle�tirmek için çalı�tığını iddia eden( s. 350) Akyol�un bu derleme kitabı, benzerleri gibi, aslında: Yüzde 90-95�lik bir oranda kimsenin kar�ı çıkamayacağı kadar sahih bilgilerle dolu. Özellikle Türkçeliler için herhangi bir yeniliği yoktur, ama her ne olursa olsun bunlar bilgidirler. Çıkarılan sonuçlar ise Türkiye�nin 1923�ten beri bir anlamsızlık, gereksizlik, hatta anomali olduğu yolunda. Böyle bir özet, mümkün. Bu ifadeleri aynen kullanamasa da, Akyol�a göre, Türkiye bir soykırım cumhuriyetidir ve arkasından kimsenin ağlaması gerekmemektedir. Bu duygunun, Akyol�a en azından bir süre Almanca ana akım medya içinde bir yer açtığı ileri sürülebilir. Yine de akıcı Almancasıyla, Türkçenin Nuray Mert ve Aslı Aydınta�ba� türü çakma zekâlarından daha yararlı olduğu açıktır. Neden yer açılmasın?
Çiğdem Akyol�da masal mı yok: Erdoğan 2003 itibariyle mülis ve çökmek üzere olan bir ülke devralmı�, iktidarında da tek bir anmaya değer kriz ya�anmamı�tır.( s. 303 ve sonrası) Kemal Dervi� politikalarını üstlenip sürdüren Erdoğan hükümetleri, bu mirası satır satır uyguladığı için olmalı, ülke �a�ırtıcı bir hızla ekonomik krizden çıkıp iyile�meye ba�lamı�tır. En azından o yola girmi�tir.( s. 304) Böyle bayağılıklar...
Bu i�lerle ilgili Türk okurlar için özetle söylemi� olalım: Biraz Nuray Mert, biraz Nilüfer Göle, biraz Ahmet-Mehmet Altan biraz Ru�en Çakır ve Aslı Aydınta�ba�, Taraf-Radikal gazeteleri... Çiğdem Akyol i�te bunların toplamıdır. Ancak bunların hepsinden sadece Çiğdem Akyol değil, Türkiye ve dünya meselesinde tüm bir Avrupa ana akım medyası türetilebilir.
Türkiye ekonomisinin �a�ırtıcı iyilikte bir portresini veren bu Türkiye kökenli ve Almanca yazan gazetecinin derinlerdeki gerçek Türkiye�yi görmemi� olması mümkün mü? Veya görebilecek durumda olduğu söylenebilir mi? Neden bütün duyargaları dumura uğramı�tır? Ama asıl soru �u: Akyol ve benzerlerinin gerçek Türkiye�yi görmesini acaba isteyen var mı, görseler ve dile getirseler, haber ve yorumlarına egemen medyada bir talep olur mu? En açığı: �Bunlara ekmek verilir mi? �
Modern Türk gazeteciliği ve gericiliğiyle Avrupa gazeteciliğinin nasıl örtü�tüğüne yeni bir örnek bu biyograi, meraklısına önerilebilir. Hatta bu biyograinin aslında çok ba�ka bir toplumsal kimliğin( �Akyollar ku�ağı�) resmi olduğunu dü�ünürsek, tersinden bakabilenlere, sözü geçen kitabı hararetle önermek gerekir.
z avrupa
KÜNYE | Impressum
YAYINCI | Verleger: Ali Yıldırım AYPA Haber Ajansı AYPA Presseagentur D-13585 Berlin Luther Platz 4................................................. Sorumlu Yönetmen( V. i. S. d. P.): Osman Çutsay................................................. Sanat Yönetmeni Artdirector: Ömer Yaprakkıran................................................. Yazışma Adresi: info @ avrupa-kultur. eu
33