✤
✤
✤
" MARKA " TÜRK GAZETELERİ NE
OKUR NE DE
GAZETECİ YETİŞTİRDİ. HİÇ İLGİLENMEDİLER.
✤
Almanya doğumlu. Hemen hemen hepsi okul öncesi eğitim almı�. Yani Almancayı neredeyse bebek ya�ta öğrenmeye ba�lamı�lar. Yüzde 67�si Türkçe ve Türk kültürü derslerine severek devam ediyor. Yüzde 57.9�u ailede iki dili de kullanıyor. Yarıdan fazlası anne ve babasıyla Türkçe konu- �uyor. Karde�ler arasında Almanca kullanımı ise katılımcıların yarısından fazla. Havva Engin, eğer okulda Türkçe dersleri müfredata alınmazsa, bu eğilimin kısa sürede Türkçenin silinmesiyle sonuçlanacağı noktasında ısrarlı.
ÖLMEYE YATAN BİR SEKTÖR
Böylece gelinmesi gereken noktaya geldik. Türkçe, daha doğrusu �ana akım� medya, Avrupa�nın yerle�ik büyük dilleriyle entelektüel düzlemde boy ölçü�ebilecek bir kalibre gösteremiyor. Neden? Türkçe günlük gazetelerden böyle kolayca vazgeçilmesini, bu sektörün ölmeye yatmasını, okurların ilgisizliği ile açıklamak doğru değildir. O tür ilgisizliklerden bir temel neden çıkmaz. Ama bir �ey çok açık: Türkçe �marka gazeteler� Avrupa�daki Türkçeli insanların ilgisini çekmiyor ve bu ana akım medyada sözcüğün derin ve geni� anlamında gazeteci de yeti�miyor.
Avrupa�da bayilerdeki toplam günlük Türkçe gazete satı�ı 10 bini biraz, o da belki, geçiyor. Ancak 5.5 milyon civarında Türkçe konu�an bir topluluğun ya�adığı coğrafyadayız. Adı geçen yayınların internet sitelerine, genç ku�ağın görece biraz daha fazla ilgi gösterdiğini dü�ünebiliriz. Elbette o sitelerde günün anlamını ta�ıyacak derinlikte haberler arandığı ku�kuludur.
Tekrar: 1990�ların ortasında, aynı coğrafyada ve daha az sayıda Türkçeli insan varken, günlük Türkçe gazete satı�ı 170 bin ile 200 bin arasındaydı. 2000�lerde de bir ara 11 gazetenin Avrupa�daki gazete bayilerine dağıtıldığı biliniyor. İ�in kolayına kaçmak isteyen, bu e�ine az rastlanan gerilemeyi hemen internet ve televizyona bağlayabilir. Türk �marka gazete-
28
leri�, sessiz ilm döneminde müzik yapan piyanistlerin sesli sinemanın yaygınla�masıyla sokağa atılmasına benzeyen bir kaderi ya�ıyor.
Mesele çok ba�ka aslında: Neredeyse yarım asırdır yayımlanan ana akım gazetelerde, gerçekten haber niteliği olan, ara�tırılıp bulunmu�, daha doğrusu üretilmi�, okur nezdinde kendisini vazgeçilmez kılan, skandal nitelikli herhangi bir haberi hatırlayan var mı? En fazla iki sermaye grubunu, özellikle de Erol Simavi ve takipçisi yayın grubunu ihya etmenin, yani iyi para kazandırmanın dı�ında, acaba tek bir �Bravo! � denilecek, Türkiye kökenli ve yerle�ik Avrupalıları yerinden zıplatacak, hükümetleri hop oturtup hop kaldıracak, insanları �a�kınlığa sürükleyecek, zenginle�tirecek, siyasal ve ekonomik iktidarları
sarsan bir haber görüldü mü? Günü kurtardıkları kesin. Ama ötesi var mıydı? O zaman böyle bir basının, özellikle günlük gazetelerin ardından kimsenin ağlamayacak olması, son derece doğal. Kendi dilinden ve özgün sorunlarından vazgeçi�i yaratan ve hızlandıran gazetelere, bir noktadan sonra o insanların sırt çevirmesi olağan bir geli�medir.
Sorun içerikte. İçerik deyince de, açıklanan görü�lerin doğruluğunda veya milliyetçi / dinci duyguların kı�kırtılmasında değil. Habercilik çok eksik; orada.